Ölüm halinde mal paylaşımı konusu, ölen kişinin öncelikle eşi olmak üzere çocuklarının, kardeşlerinin, hatta kendi anne babasının merak ettiği, onun mal varlığından kendisine de pay düşüp düşmeyeceğinin araştırdıkları bir konudur.
Ölüm halinde mal tasfiyesinde, öncelikle eşin mal rejiminden kaynaklanan hakkı vardır, sonrasında ise mirasçı olma sıfatıyla mirastan hakkı vardır. Bu durum uygulamada kafa karışıklıklarına neden olmaktadır.
Zira eşlerden biri ölünce sağ kalan eş ve diğer mirasçılar doğrudan miras hukuku hükümlerine göre mirasın intikali işlemleri gerçekleştirmektedir. Ancak miras öncesinde, sağ kalan eşin yasal mal rejimine göre mal paylaşımından hakkının göz önüne alınması gerekmektedir.
Mirasta gerçekleştirilen mal paylaşımında ise ilk sırada ölenin çocukları ve torunları yani alt soyu yer alır. Mal paylaşımı tamamen bu zümreye göre yapılır. Geride kalan eş de hukukun verdiği hak ile mirastan da pay alacaktır.
ÖLÜM HALİNDE MAL PAYLAŞIMI
Ölüm halinde mal paylaşımı Türk Medeni Kanun’a göre yapılır. Zira ölüm, yani eşlerden birinin vefat etmesi, mal rejimine boşanmanın yanı sıra son veren hallerden biridir.
Böylesi bir durumla karşı karşıya kalan sağ kalan eşin miras hukukundan doğan hakları vardır.
Ama öncelikle aile hukukundan kaynaklanan hakları vardır.
Öyle ki sağ kalan eşin aile hukukundan doğan talep hakkı önceliklidir. Miras hukukundan doğan haklar öncelikli olan paylaşım yapıldıktan sonra gündeme gelir.
MAL PAYLAŞIMI NEDİR?
Mal paylaşımı evlilik birliği içinde edinilen malların, evliliğin gerek boşanma gerek ölüm gerekse de evliliğin iptali ile sonlandırılması sonucunda belirlenen ya da geçerli mal rejimine göre paylaştırılmasıdır.
Mal Paylaşımı Rejimi Nedir?
Mal paylaşımı rejimi, evliliğin sona ermesinden sonra edinilen malların nasıl paylaşılacağını gösteren hukuk kurallarıdır.
Kavram, eşlerin evlilik birliği içinde, sahip oldukları malvarlıklarının yönetimine, tasarrufuna, tasfiyesine ilişkin kuralların tümünü içeren bir tanımdır.
Boşanma ve sonrasında evlilik birliği içinde edinilmiş malların paylaşımında yaşanan uyuşmazlıkların çözümünde mal rejimleri rol almaktadır. 4721 sayılı Medeni Kanun’un 202’inci maddesi ve devamı maddelerinde mal rejimleri düzenlenmiştir.
Eşler kanunda yer alan ve seçmekte özgür oldukları mal rejimlerinden herhangi birini seçmediklerinde yasal mal rejimine tabi olurlar. 4721 sayılı Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002 öncesinde yasal mal rejimi “mal ayrılığı” rejimiyken, 2002’den itibaren yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma” olmuştur.
Türk Medeni Kanunu’na göre 4 tip mal rejimi vardır. Bunlar:
- Edinilmiş mallara katılma rejimi.
- Mal ayrılığı rejimi.
- Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi
- Mal ortaklığı rejimi.
MAL PAYLAŞIMI DAVASI NASIL AÇILIR?
Mal rejimi nedir sorusu kadar çok sorulan bir başka soru da mal paylaşımı davası nasıl açılır sorusudur. Dava iki şekilde açılır. Boşanma davası açarken mal rejiminin tasfiyesi istenebilir. Ya da boşanma davasının sonuçlanmasının ardından yeni bir dava açılır. Aile mahkemesine mal rejimi tasfiyesi istemli bir dilekçe vermek yeterli olacaktır.
Katılma Alacağı
Katılma alacağı, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu hallerde talep edilebilir. Burada eşlerin malvarlıklarını birlikte edindikleri kabul edilmektedir. Her eş diğer eşin evlilik içinde “edinilmiş mal” niteliğindeki malların yarısının değeri üzerinde yarı yarıya hak sahibidir. Buna katılma alacağı denmektedir.
Katkı Payı Alacağı
1 Ocak 2002 tarihinde değiştirilen 743 sayılı Medeni Kanun’a göre, Yargıtay kararları ile uygulama geliştirilerek “bir eşin aldığı mala katkı sunan diğer eşin” boşanma halinde katkı payı alacağı isteyebileceği kabul edilmiştir. Uygulamada bu davaya da “katkı payı alacağı davası” denilmekteydi. Yukarıdaki örnekten devam edersek, kadının aldığı arabanın ödemelerine karşılık beklemeden yardım eden erkek eş, boşanma durumunda katkı payı alacağı talep edebilir. Bu pay, o malın güncel değeri üzerinden hesaplanarak verilir.
Katkı payı alacağı talep edebilmek için, bir eşin diğer eş tarafından alınan mala parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Değer Artış Payı Alacağı
1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun’un 227. maddesinde “katkı payı alacağı” kavramı, “değer artış payı” kavramı altında düzenlenmiştir. Düzenleme; “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur” şeklinde anlatılmıştır.
Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, bir eşin diğer eş tarafından alınan mala parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekmektedir.
Uygulamada, “katkı payı alacağı” ve “değer artış payı alacağı” kavramları birbirine karışmakta, faiz ve zamanaşımı konusunda karışıklık yaşanmaktadır.
Bu karışıklığı Yargıtay kararları ortadan kaldırmıştır.
Yargıtay’a göre, bir eşin diğer eş tarafından satın alınan mala yaptığı katkı; 01.01.2002 tarihinden önce ise “katkı payı alacağı” kavramı, 01.01.2002 tarihinden sonra ise yapılan katkılar için “değer artış payı” kavramı kullanılmalıdır.
Günümüzde yürürlükte olan mal ayrılığı rejiminde sadece Medeni Kanun’un 249. maddesi gereği “katkı payı alacağı” talep edilebilmektedir.
Katkı payı alacağı 743 sayılı eski Medeni Kanun döneminde düzenlendiğinden hesaplama yapılırken katkı sunulan malın dava tarihindeki rayiç değeri dikkate alınarak hesaplama yapılır, faiz de dava tarihinden itibaren yürütülür.
Değer artış payında ise katkı sunulan malın karar tarihine en yakın rayiç değeri dikkate alınarak hesaplama yapılır. Değer artış payı alacağına karar tarihinden itibaren faiz işlenir.
ZÜMRE USULÜYLE PAYLAŞIMDA HANGİ KURALLAR GEÇERLİDİR?
Türk hukukunda mira söz konusu ise mal paylaşımında zümre usulü geçerlidir. Bu usule göre mirasçılar zümrelere ayılmıştır.
Birinci zümrede ölenin en yakın akrabalar yani alt soy yer alır. Bu zümreye çocuklar, torunlar, torun çocukları ve devamı girer.
İkinci zümrede murisin yani miras bırakanın annesi, babası ile bunların altsoyları yer alır. Bu zümrede ölenin kardeşleri, yeğenleri ve yeğen çocukları da vardır. Birinci zümrede mirasçı olarak kimse yoksa, ikinci zümrede yer alanlar mirasçı olur. Örneğin murisin anne ve babası, onlar da öldüyse, kardeşleri, onlar da yoksa kardeşlerinin çocukları mirastan pay alabilir.
Üçüncü zümrede, miras bırakanın büyükbaba ve büyük anne ve bunların altsoyu yer alır, yani ölenin amca, dayı, hala, teyze ve bunların altsoyları bu zümrenin içindedir.
Bu sistemde zümreden olan akrabalar daha sonraki sıradaki akrabaları miras paylaşımında devre dışı bırakır.
Yani ölen kişinin birinci zümre akrabaları varsa ikinci zümre devre dışıdır, mirastan pay alamaz. İkinci zümre akrabalar ancak birinci zümreden kimse yoksa mirastan pay alabilir.
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ UYARINCA MAL PAYLAŞIMI
Edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca mal paylaşımı eşlerden birinin ölmesi durumunda söz konusu olur. Zira eşlerden birinin ölümü mal rejiminin tasfiye olma sebeplerinden biridir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde mal paylaşımı, eşitlik üzerine kuruludur. Evlilik birliği içinde edinilmiş mallar boşanma, ölüm veya evlilik iptali durumunda eşit şekilde paylaşılır.
Anlaşmazlık olması halinde ise mal paylaşımı davası açılır.
ÖLÜM HALİNDE MAL PAYLAŞIMINDA MİRAS
Ölüm halinde mal paylaşımında miras söz konusu ise ölenin hem çocukları hem de sağ kalan eşi veya diğer aile üyeleri söz konusudur. Bu durumda hem Medeni Kanun hem de Miras
Hukuku hükümleri devreye girer. Mal paylaşımı da buna göre yapılır. Ancak kafaların karıştığı nokta da tam burasıdır. Kim mirastan ne kadar pay alır, kim kimden önce mal paylaşımına dahildir gibi soruların cevapları bu noktada aranmaya başlar.
EŞİN ÖLÜMÜ HALİNDE MİRASTAN ÖNCE MAL PAYLAŞIMI
Eşlerden birinin hayatını kaybetmesi, mal rejimine son veren durumlardan biridir.
Eşin ölüm tarihi edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye tarihi olarak kabul edilir.
Ölüm halinde sağ kalan eşin miras hukukundan doğan hakları vardır. Ancak asıl olarak aile hukukundan doğan hakları önceliklidir. Sağ kalan eşin veya diğer mirasçıların aile hukukundan doğan talep hakkı önceliklidir.
Sağ kalan eş önce yasal mal rejimi uyarınca ya da kendilerinin seçtiği mal rejimine göre hakkını alır, miras hukuku gereği mal paylaşımı bundan sonra yapılır.
SAĞ KALAN EŞİN MİRASÇILIĞI VE MAL PAYLAŞIMI
Sağ kalan eşin mirasçılığında mal paylaşımı zümre usulüyle mal paylaşımına göre yapılır. Bu usule göre ölen eşin alt soyu yani çocukları veya torunları birinci derecede mirasçıdır.
Ölüm halinde mal paylaşımında, ölen eşin çocukları veya torunları birinci zümre mirasçıları oluşturur. Bu zümre ile birlikte mirasçı olan sağ kalan eşin yasal miras payı, kanunun 499. maddesine göre 1/4 olarak belirlenmiştir; yani sağ kalan eş, miras payı olarak, mirasın tamamının 1/4’ünü alma hakkına sahiptir. Ancak yaşayan eş, bundan daha önce mal rejimi gereği hakkını alır.
MİRASÇILARIN KATILMA ALACAĞI TALEBİ
Mal rejiminin eşlerden birinin ölmesi durumunda sağ kalan eş edinilmiş mallardan doğan katılma alacağını talep eder. Ancak ölen kişinin mirasçıları da katılma alacağı talebinde bulunma hakkına sahiptir. Ancak bu talep hakkı sınırsız ve süresiz değildir. Mirasçıların katılma alacağı talep etme süresi 10 yıldır. Aksi durumda zamanaşımı devreye girer. Bu durumda mirasçılar sağ kalan eşten herhangi bir istemde bulunamayacaklardır.
Eğer zaman aşımı süresi geçmediyse mirasçılar murisin hakkı için sağ kalan eşe karşı katılma alacağı davası açabilir.
AİLE KONUTUNUN SAĞ KALAN EŞE ÖZGÜLENMESİ
Medeni Kanunu’nun 652. maddesi aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesini düzenlemektedir. Maddeye göre,
“Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları bir konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.”
Sağ kalan eş aile konutunun özgülenmesinde diğer miras paylarının mahsubunu isteyebilir ya da miras payının yeterli olmaması halinde bu bedeli ödeyebilir.
Bu da olmazsa sağ kalan eş, aile konutu üzerinde intifa veya oturma hakkı isteyebilir.
ÖLÜM HALİNDE MAL PAYLAŞIMI DAVASINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
Eşlerden birinin ölümü nedeniyle mal rejimi sona ermiş ise, ölenin son ikametgahı mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir.
Görevli mahkeme ise Aile mahkemesidir.
ÖLÜM HALİNDE MAL PAYLAŞIMI YARGITAY KARARLARI
Ölüm halinde mal paylaşımı ile ilgili emsal kararları vardır. Bu kararlardan bazıları şöyledir:
Eşin Ölümü ve Mirasçıların Miras Payı Oranında Katılma Alacağından Sorumluluğu
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2016’ya 5782 sayılı kararına göre,
“İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçıya karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak ( 4721 s.lı 599 /2 m ) ve müteselsilen ( 641 m ) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak miras bırakan Mustafa’nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan ( m. 499 ), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir.
Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği ( 4721 s.lı 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri ) iddia edilip kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacıda dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamışsa da bu eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, “davacının da hüküm altına alınan alacak miktarından miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine” tümcesinin eklenmesi ve kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.”
Katılma Alacağı / Tereke ve Mirasçıların Miras Payı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014’e 11919 sayılı kararına göre,
“Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından; 1-Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır. 2-Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır, 3-Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır, 4-Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır, 5-Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur, 6-Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar 641. maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar, 7-Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur. Bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiş durumdadır, 8-Katılma alacağı alacaklısı miras payı oranında tereke borçlarından sorumludur, 9-Sağ eş katılma alacağını aldıktan sonra borca batık mirası (terekeyi) reddetme hakkı vardır, 10-Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplamaya esas alınır (TMK.m.235/1), bu sebeple davanın sürecine göre ölüm tarihi ile karar tarihi arasında uzun süre geçmiş olabilir (3-5 yıl, hatta daha fazla olabilir), 11-Sağ eşin aldığı katılma alacağı, ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır, 12-Mal rejiminin tasfiyesinde yetkili ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir, 13-Katılma alacağı oranı kanun gereği ½ (yarısı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir (TMK.236/1), 14-Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır. Miras (tereke) hakları bakımından ise; 1-Terekeden doğan hak şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkı olmayıp, miras hukukundan kaynaklanan bir ayni hak, yani bir ayni paylaşımdır. 2-Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. (TMK.m.641/1), 3-Terekenin tasfiyesine konu mallar murisin hem kişisel malları ve hem de edinilmiş mallarıdır. 4-Terekenin net miktarının (net terekenin) bulunması için öncelikle tasfiyede sağ kalan eşin katılma alacağının çıkarılması gerekmektedir. Böylece terekenin tasfiyesinden düşecek paydan önce, eş mal rejiminin tasfiyesinden düşecek paya sahip olacaktır. 5-Miras, miras bırakanın ölümü ile açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir (TMK.m.575), yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanır, 6-Katılma alacağı alacaklısının miras hakkı, ölenin mirasçısı olması nedeniyle aldığı bir karşılıktır, 7- Terekenin tasfiyesi ile ilgili tüm davalarda yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi’dir (TMK.m.658). 8- Sağ eşin yasal miras payı birinci zümre ile 1/4, ikinci zümre ile 1/2, üçüncü zümre ile 3/4 ve hiç mirasçı kalmamış ise tamamıdır (TMK.m.499), yani miras payı açıklandığı gibi değişkendir, 9- Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını mirasçılardan isteyebilir, mirastan feragat ve mirasın reddi, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmez, 10-Terekenin (mirasın) paylaşımı için kanunda herhangi bir süre yer almamaktadır. 642. maddesine göre, mirasçılardan her biri, sözleşmeye veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK.m.639, istihkak davası için zamanaşımı söz konusudur). Belirtildiği gibi açıklanan farklılıklar nedeniyle katılma rejiminin tasfiyesi ile terekenin tasfiyesi birlikte yapılamaz. Farklı tasfiye kurallarına bağlı bulunan her iki hakkın aynı anda ve birlikte tasfiyesi halinde ileride beklenmeyecek ve kestirilemeyecek sorunlarla veya sonuçlarla karşılaşılması mümkün olabilir. Bu konuda isteğin olup olmaması da sonuca etkili değildir. Katılma alacağının, terekenin borcu olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Ancak bu alacak hakkı terekeden öncelikle ödenmesi gereken bir alacak hakkıdır. Davacı, terekeden alacaklı olduğu gibi, aynı zamanda az önce açıklanan 641. maddesi uyarınca da terekenin borçlusu durumundadır. Yani somut olayda, alacaklı ve borçlu sıfatı davacıda birleşmiş durumdadır.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, katılma alacağı ile terekenin birlikte tasfiyeye tabi tutulmasının doğuracağı sakıncaların ve ortaya çıkabilecek çözümsüzlüklerin şimdiden kestirilmesi oldukça güçtür. Bu bakımdan istek olsun ya da olmasın sağ kalan davacı eşe ait miras payının katılma alacağından düşürülmesi; katılma alacağına hakim olan ilkeler ile miras hukukuna hakim olan ilkelere aykırı düşer. Şu halde öncelikle davacının katılma alacağının terekenin öncelikli borcu olarak terekeden ödenmesi, ondan sonra mirasçıların kalan net terekeyi aralarında miras payları oranında paylaşmaları gerekecektir. Davacının terekeye olan borcu ancak, terekenin tasfiyesi sırasında göz önünde bulundurulmalı ve terekeye olan borcu miras payından düşürüldükten sonra kalan miras payı varsa kendisine ödenmelidir. Öte yandan, mirasçıların birbirlerine karşı rücu davasını açarak alacaklarını tahsil etmeleri de mümkündür. Saptanan bu durum karşısında katılma alacağının tasfiyesi ile terekesinin tasfiyesinin birlikte yapılması olanağı görülmemektedir. O halde; davacının katılma alacağı ile davalının taşınmaz üzerindeki mirastan kaynaklanan ve özgülemeye esas alacağı usulüne uygun olarak saptandığına göre, mahkemece belirlenecek uygun bir süre içinde davacı tarafa davalının özgülemeden kaynaklanan alacağını mahkeme veznesine depo etmesi için süre ve imkan verilmesi, davacı tarafça bu bedel mahkeme veznesine depo edildikten sonra özgüleme hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde ödeme koşuluna bağlı olarak iptal kararı da verilmeden salt taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
İSTANBUL MAL PAYLAŞIMI DAVASI AVUKATLIK HİZMETİ
Son derece geniş kapsamlı olan ve bazen Borçlar Hukuku, Miras Hukuku gibi farklı hukuk dallarının uzmanlığını da isteyen mal paylaşımı davası için İstanbul’da deneyimli ve konusunda uzmanlaşmış avukat bulmak isteyebilirsiniz.
Davaların daha kısa zamanda sonuca bağlanması, hak kayıplarının önüne geçilmesi gibi noktalarda avukatların ciddi katkıları olacağını bilerek yapılan seçimler davalı ya da davacı açısından son derece önemlidir.
Çıkabilecek her türlü anlaşmazlığın çözümünde deneyimli bir avukat işinizi kolaylaştıracaktır.
Bu sayede ortaya çıkabilecek hak kayıpları engellenecektir.
BİZE ULAŞIN
Mal rejimi davası nedir sorusunu yanıtını arayanlardansanız, davada kazanan tarafta yer almak istiyorsanız, davalarınız ve her türlü sorununuzda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Sorununuzun gerçekçi bir değerlendirmesi ve çözüm yolları için bize başvurabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular:
Ölen kişinin eşi mirastan ne kadar pay alır?
Sağ kalan eşin miras payı Türk Medeni Kanunu’nun 499’uncu maddesinde düzenlemiştir. Bu maddeye göre sağ kalan eşin miras bırakanın mirasından hangi oranlarda pay alacağı eşin birlikte mirasçı olduğu zümreye göre pay alacağı belirlenmiştir.
Sağ kalan eş miras bırakanın çocuklarıyla beraber mirasçı olursa ölen kişinin eşi mirastan ¼ oranında pay alır.
Miras bırakanın geride alt soyu ya da alt soyunun çocukları (torunları) yoksa anne ve babası mirasçı olur. Bu durumda sağ kalan eş bu kez mirasın yarısına sahip olur.
Sağ kalan eş, miras bırakanın büyükanne ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte üçü üzerinde hak sahibi olacaktır.
Sağ kalan eşten başka mirasçı yoksa mirasın tamamı onun olur.
Ölüm halinde mal paylaşımı nasıl yapılır?
Ölüm halinde mal paylaşımı zümre usulüyle yapılır. Bu usule göre mirasçılar birinci, ikinci, üçüncü derece gibi zümrelere ayılmıştır.
Birinci zümrede ölenin en yakın akrabalar yani alt soy yer alır. Bu zümreye çocuklar, torunlar, torun çocukları ve devamı girer.
Miras bırakanın annesi, babası ile bunların altsoyları ikinci zümredir.
Miras bırakanın büyükbaba ve büyük anne ve bunların altsoyları üçüncü zümredir.
Bu sistemde zümreden olan akrabalar daha sonraki sıradaki akrabaları miras paylaşımında devre dışı bırakır.
Ancak, ölüm halinde ölen tarafın eşi sağ ise, yasal mal rejimine göre mal paylaşımında hakkını alır mirasçıların miras payı bundan sonra verilir.
Eşi vefat eden kadın mirasın kaçta kaçını alır?
Eşi vefat eden kadın, birinci zümre mirasçı varsa mirasın ¼’ünü alır. Ancak bu kesin kural değildir. Eş’in mirasın kaçta kaçını alacağı geride kalan mirasçının hangi zümreden olduğuna bağlıdır. Hiç mirasçı yoksa mirasın tamamını alabilecek olan eş, birinci zümreden mirasçı yoksa mirasın yarısını alır. Üçüncü zümreye dahil olan kişilerle birlikte mirasçı ise mirasın 4/3’ü üzerinde hak sahibidir.
Ölen kişinin evi kime kalır?
Ölen kişinin evi, söz konusu ev, evlilik içinde alındıysa yarısı zaten edinilmiş mallara katılma rejimi gereği yaşayan eş’e aittir. Ayrıca kalan yüzde 50’lik kısımdan da pay isteyebilir. Ayrıca sağ kalan taraf bunu aldıktan sonra, evin kendisine özgülenmesini de talep edebilir.