Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

MİRAS HUKUKU DANIŞMANLIĞI | AV. GÜLÇİN ACARTÜRK

Miras hukuku danışmanlığı, toplumun hemen her kesimi için gerekli olan bir hizmettir. Zira toplumun her kesiminde kendisine miras kalan ya da ölümünün ardından miras bırakacaklar vardır.

Miras hukuk asıl olarak miras bırakanın ölümünden sonraki hak ve borçları düzenleyen bir hukuk dalıdır. Borçlar hukuku başta olmak üzere pek çok farklı hukuk dalıyla ayrılmaz derecede ilişkisi vardır. Bu nedenle bu alanda danışman avukatla ilerlemek en doğrusu olacaktır. Böylece hak kayıpları yaşanmaz. Miras bırakanın isteği yerine geldiği gibi miras bırakılanın da kazanımları korunur.  

MİRAS HUKUKU DANIŞMANLIĞI NEDİR?

Miras hukuku danışmanlığı, miras hukuku uyuşmazlıklarına verilen hukuki danışmanlık hizmetidir. Miras hukuku konusunda uzmanlaşmış avukatlar, bu hizmet kapsamında danışanlarına miras paylaşımı konusunda yol gösterirler. Hukuki anlaşmazlıkların en kısa yoldan çözümü için gerekli yasal çözümleri sunarlar ve danışanlarının hak kaybına uğramasını verdikleri danışmanlık hizmeti ile önlerler.

Miras hukuku avukatı, kendisinden hukuki yardım talep eden kişilere hak kaybı yaşamadan sorunun daha kısa sürede çözülmesi için yol gösterici olur. Yani verilen hizmet aslında bir tür rehberlik hizmetidir.

Örneğin miras bırakanın ölmesiyle birlikte mirasçıların kalan mirastan faydalanabilmesi ya da aralarında paylaşım yapabilmesi için mutlaka dava yoluna gidilmesi gerekmediğini danışanlarına anlatan bir hukuki danışman ciddi bir zaman kaybını önüne geçecektir. Böylece kendisine başvuran kişiler haklarını belki de çok daha erken alacaklardır.

Veya arada bir anlaşmazlık çıkmışsa, bu anlaşmazlığın taraflar arasında dava dışında anlaşma yoluyla çözülmesini sağlar.

MİRAS HUKUKU DANIŞMANLIĞI HİZMETİNİN ÖNEMİ

Miras hukuku danışmanlığı öncelikle ve özellikle muris ya da murisler için önemlidir. Çünkü alınacak bu hizmet, hak kayıplarının önüne olabildiğince geçilmesini sağlar.

“Ölüm hak, miras helal” düsturunu diline pelesenk etmiş bir toplum olarak mirasın paylaşılması sırasında kanunlara rağmen anlaşmazlıklar yaşandığı, hatta yıllarca süren davaların olduğu bilinmektedir.

Alınacak miras hukuk danışmanlığı işte bu noktada önem kazanmaktadır.

Konusunda uzman avukat, danışanının sorularına en net cevapları vererek yol haritasını çizer, hangi adımları atması gerektiğini anlatır.

Örneğin kalan mirastaki gelirler, ölen kişinin borçları karşılamıyorsa danışanına reddi mirası önerebilir. Bunu da reddi miras için gerekli 3 aylık süre içinde yapmasını tavsiye eder. Bu konuyu bilmeyen biri borçlarla dolu bir terekeyi miras diye üzerine alabilir. Ya da zaman aşımı süresini bilmediği için zamanında reddi miras yapamayabilir.

Yani danışmanlık hizmeti bir taraftan da danışanın hayati derecede olumsuzluklar yaşanmasını önüne geçer.

Öte yandan danışman avukat mirasçıların sayıca fazla olması, hukuka aykırı taleplerin ileri sürülmesi veya bir başka mirasçıya ait hakka tecavüz edilmesi gibi birçok durum karşısında danışan ya da müvekkiline yol gösterir.

Danışmanlık hizmeti ayrıca, veraset ilamı alınması, vasiyetname iptali, mirastan feragat, tereke tespiti, izale-şüyuu, ecri misil, miras uyuşmazlığı ve davalara ilişkin temsil ve danışmanlığı da kapsar.

MİRAS HUKUKU DANIŞMANLIĞI HİZMETİNİN FAYDALARI

Miras hukuku danışmanlığı hizmeti almak bir murisin hayatını kolaylaştırıcı hizmetler arasındadır. Kanunlar her ne kadar çıkarıldıkları andan itibaren herkes tarafından biliniyor kabul edilse de “Sokaktaki” insan dediğimiz sıradan vatandaşların her kanun maddesini bir avukat kadar bilmesine imkan ve ihtimal yoktur. Bu durumda da yapılacak en doğru şey kanunları bilen birinden yani avukattan danışmanlık hizmeti almaktır. Bu sayede kişi bilgilenir. Örneğin mirastan kimlerin pay alacağını kimlerin alamayacağını öğrenen kişi hakkı olan mirasa belki de daha kısa sürede kavuşur.

Kendisine kalan mirası, borçları nedeniyle reddetmek isteyen ama bunu nasıl ve ne zaman yapması gerektiğini bilmeyen kişi avukattan hukuki danışmanlık hizmeti alırsa hayatındaki bu sorun kolayca çözüme kavuşur. Avukat ile birlikte hazırladığı reddi miras dilekçesini miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne vererek kolayca reddi miras yapabilir. Ya da dilekçeye bile gerek kalmadan sözlü olarak mahkemeye bildirimde bulunabilir.

Miras hukuku danışmanlığı bu açından sorunları minimuma indiren ve murisin hayatını kolaylaştıran bir hizmettir. Öte yandan da haklarının korunmasını sağlayarak kazanım elde etmesini de sağlar. Konu ile ilgili bilgisi artan kişi örneğin mirastan mal kaçırılmasının da önüne, danışman avukatının yol göstericiliği ile geçebilir.

MİRAS HUKUKİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİMİZ

Miras hukuku danışmanlık hizmetleri kapsamında avukatlar danışanlarına çok çeşitli konularda rehberlik edip yol gösterirler.

Mirasçılık belgesi verilmesi davası

Mirasçılık belgesinin diğer adı veraset ilamıdır. Bu belge söz konusu kişinin mirastan hak talep edebileceğini gösteren belgedir.

Dava ile, yasal mirasçıların mirasçı olup olmadıklarını ve miras pay ve oranlarını tespit edebilir.
Mirasçılar da sadece bu amaç için dava açarlar.

Mirasçı hak ve sıfatını kanıtlamak için Sulh Hukuk Mahkemesine ya da notere başvurulur ve mirasçıya, mirasçılık belgesi verilir. Bu belge mirasçıların mirasçılığının karinesidir.

Halk arasında bilinen adıyla veraset belgesi olarak anılan bu belgenin aksi her türlü delille ispat edilebilir ancak aksi ispat oluncaya kadar geçerlidir.

Mirasçı olduğu kabul edilen kişinin miras ile ilgili herhangi bir işlem yapabilmesi için bu belgeye mutlaka ihtiyacı vardı. Aksi takdirde miras ile ilgili yasal herhangi bir işlem yapamaz.

Mirasçılık belgesi almak için notere ya da mahkemeye başvururken “hasım” gösterme zorunluluğu yoktur. Ancak alınmış bir mirasçılık belgesinin iptali veya değiştirilmesi istendiği zaman açılan davada hasım bu belgeyi elinde bulundurandır.

Mirastan yoksunluğun tespiti davası

Mirastan yoksunluk kanunda yazılı nedenlerin varlığı hâlinde miras bırakanın ayrıca bir işlem yürütmeden ya da beyanda bulunmasına gerek kalmadan hüküm ifade eden, kişinin mirasçı veya vasiyet alacaklısı olma sıfatını kaybetmesine neden olan kavramdır.

Mirastan yoksunluğun tespiti davaları mirasçılık belgesi verilmesi davaları ile birlikte açılan davalar arasındadır. Başlı başlına dava açılsa da mirastan yoksunluğun sonuç doğurması ölümle ve kendiliğinden olur ayrıca hakimin tespitine gerek yoktur.

Mirastan yoksunluk sebepleri Medeni Kanun’un 578’inci maddesinde açık bir şekilde belirtilmiştir.

  • Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
  • Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
  • Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
  • Miras bırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.

Mirastan yoksunluk, miras bırakanın affıyla ortadan kalkar.

Mirastan yoksunluk tüm yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar ile lehlerine vasiyet yapılan kişiler hakkında uygulanır.

Mirastan yoksun olan kişi, mirasçı olamaz ama bu durum veraset belgesi istemeye engel değildir. Öte yandan mirastan yoksunluk sadece yoksun olanı etkiler. Bu kişini alt soyu mirasçı olarak kalır. Ayrıca mirastan yoksunluğa neden olacak fiil kime karşı işlenmişse sadece onun mirasından yoksun olunur. Babasının mirastan yoksun bıraktığı kişi annesine mirasçı olabilir.

Mirasın paylaştırılması talebine ilişkin davalar

Mirasın paylaştırılması mirasın taksimi olarak da adlandırılır.
Mirasın paylaştırılması mirasçının ölümünden sonra iki şekilde olur.

  • Mirasçıların anlaşması yoluyla taksim,
  • Mirasın paylaştırılması davası yoluyla taksim.

Dava yoluyla paylaştırma söz konusu ise çok sayıda mirasçı arasında anlaşmazlık var demektir. Mirasçılardan biri bile paylaşıma itiraz ediyorsa miras ancak dava yoluyla paylaştırılabilir.

Bu durumda mirasçılardan her biri ayrı ayrı dava açma hakkına sahiptir. Davada mirasçılar, terekenin miras hukukuna göre paylaştırılmasını talep ederler. Mirasın paylaştırılmasını yasal mirasçılar kadar atanmış mirasçılar da isteyebilir.

Bu dava “ortaklığın giderilmesi davası” olarak görülmektedir.
Mirasın paylaştırılması davası Medeni Kanun’un 642’nci maddesinde düzenlenmiştir. Madde;
“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.

Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.

Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir” şeklindedir.

Miras taksim sözleşmesinin iptali davası,

Miras taksim sözleşmesi, mirasçıların paylarının hak kazandıkları miras üzerinde nasıl ve ne şekilde paylaştırılacağına ortak iradeleri ile karar vermesi ile yapılan sözleşmedir.

Medeni Kanun’un 676’ncı ve devamı maddelerinde konu ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Kanun maddesinde “Paylaşma sözleşmesi” başlığı altında yapılan düzenlemeye göre miras taksim sözleşmesinin yazılı olması geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir. Yazılı olması yeterli olup, resmî şekilde yapılması zorunluğu yoktur.

Geçerli olması için bütün mirasçıların; terekeden ne kadar pay alacakları ve terekenin nasıl paylaşılacağı hakkında oy birliği ile karar vermeleri gereklidir.

Miras taksim sözleşmeleri hukuken geçerli oldukları sürece tüm mirasçıları bağlayan ve tereke kapsamındaki malların paylaştırılmasında resmi sonuçlar doğuran sözleşmelerdir.
Ancak bu sözleşmenin feshi de mümkündür.

Mirasçılar arasında yapılan miras taksimi sözleşmesi taraflarca anlaşılarak feshedilebileceği gibi taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı takdirde paylaşım sözleşmesinden zarar gören mirasçı, miras taksim sözleşmesinin feshi davası da açabilir.

Vasiyetnamenin iptali davası

Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen genellikle yazılı belgedir. Resmî şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir.

Vasiyetname ile genellikle tereke, mirasçılar arasında paylaştırılır. Kimi mirasçı hiçbir şey alamaz, kimi mirasçı mirastan çıkarılır vb.

Bu durumda varisler herhangi bir sebebe dayanarak vasiyetnamenin iptali davası açabilirler.

Vasiyetnamenin iptali şu sebeplerle dava konusu edilebilir:

  • Vasiyetname vasiyet edenin tasarruf ehliyeti bulunmadığı sırada yapılmışsa,
  • Vasiyetname yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucu yapılmışsa,
  • Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yükümlülükler hukuka ve ahlaka aykırı ise,
  • Vasiyetname kanunda belirtilen şekil şartlarına aykırı yapılmış ise iptali istenebilir.

İptal davası, vasiyetin iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Tereke alacaklıları ya da borçluları, mirasçının alacaklıları gibi kişiler bu davayı açamaz.

Davada, vasiyetnamenin içeriğinin tamamının veya yalnızca iptali gereken kısmının iptali istenebilir.

Vasiyetnamenin iptali davasında davalı taraf, davacı veya davacılar aleyhine iptali istenen ölüme bağlı tasarruftan doğrudan doğruya mirasa ilişkin yarar sağlayan kişilerdir

Vasiyetnamenin açılması ve ilgililere okunmasına ilişkin davalar

Bu davalar vasiyetnamenin türüne göre değişiklik gösterir. Miras bırakanın ölümü sonrasında vasiyetnamenin okunması mahkeme tarafından gerçekleşeceğinden vasiyetnamenin açılması davası gerekir.

Noter huzurunda gerçekleştirilen resmi vasiyetnamenin açılması, miras bırakanın ölümü sonrasında noter tarafından nüfus müdürlüğüne, nüfus müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına, savcılık tarafından sulh hukuk mahkemesine bildirimde bulunularak gerçekleştirilir.

Sulh hukuk mahkemesi dava açılması sonrasında atanan mirasçılara ve diğer mirasçılara tebligat gönderir.

El yazılı vasiyetnameye ilişkin davada ise mahkeme, miras bırakanın el yazısı olup olmadığının araştırmasını gerçekleştirmeden paylaşım yapılmaz.

Araştırma, miras bırakanın ölmeden önce imzalamış veya yazmış olduğu resmi belgeler üzerinden gerçekleştirilir. Araştırma dosyaya atanan bilirkişi tarafından yapılır. Bilirkişi, benzerlik saptaması halinde miras bırakanın vasiyetnamesinin eli ürünü olduğuna dair görüşünü raporunda belirtir.

Vasiyetnamenin açılması davasında, mirasçıların duruşmaya gelme zorunluluğu yoktur. Onların yokluğunda da vasiyetname okunacak ve yerine getirilecektir. Tarafların gelmesi durumunda hakim, vasiyetnameyi açar ve mirasçıların önünde okur.

Mirasın reddi kararının iptali davası,

Mirasçılar reddi miras yapabilir ama buna karşılık, mirası reddeden mirasçının alacaklılarının mirasın reddi kararını iptali davası açma hakkı vardır. Burada amaç mirasçının alacaklısını korumaktır.

Mirasçının alacaklılarının terekeden kendisine isabet edecek paydan tatmin edilmesini, kısacası alacaklının hakkına ulaşmasını engellemek istemesi durumunda bu hak devreye girer ve alacaklılara mirasın reddinin iptalini dava etme ve bu şekilde alacağını borçlunun terekedeki payından alabilme imkanı sağlar.

Reddi mirasın iptali davası, mirasçının mirası reddettiği tarihten itibaren 6 ay içinde açılmalıdır. Bu süre zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süredir.

Gaiplik ve malvarlığının hazineye intikali davası,

Medeni Kanun’un 558’incisi maddesi “Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.
Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası devlete geçer.

Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.” şeklindedir.

SÜREÇ NASIL İLERLİYOR?

Herhangi bir kişinin miras avukatından danışmanlık hizmeti alması için miras bırakanın ölmüş ve bir miras bırakmış olması gerekmektedir. Ancak bu durum gerçekleştikten sonra bir kişi miras ile ilgili olarak karşısına çıkan sorunların çözümünde avukata ihtiyaç duyacaktır.

Reddi miras, miras taksimi ya da vasiyetnamenin açılması veya iptali gibi davalarla ilgili bilgilenmek ve nasıl davranması gerektiğini öğrenmek isteyen kişi konusunun uzmanı bir avukata başvurur ve süreç böylece başlar.

BİZE ULAŞIN

Sizin de miras hukuku ile ilgili çözülmesi gereken bir sorunununuz varsa, öncelikle bilgili almak daha sonra da gerekiyorsa dava açmak için bize başvurmanız yeterli.

Ne kadar erken harekete geçerseniz haklarınıza o kadar erken kavuşursunuz. Size sadece bir telefon kadar uzaktayız.

MİRAS SÖZLEŞMELERİ

“Miras bırakan ile karşı taraf arasında yapılan ölüme bağlı bir işlem” olarak tanımlanan miras sözleşmesi Türk hukukunda olumlu miras sözleşmesi ve olumsuz (mirastan feragat) sözleşmesi olmak üzere ikiye ayrılır.

Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar. Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir.

Olumlu miras sözleşmelerinde, miras bırakan mirasını veya belirli miktarda malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girer.

Olumsuz miras sözleşmelerinde ise bu sözleşme ile miras bırakan tarafından bir miras hakkı ortadan kaldırılır, mirasçı miras hakkından kısmen veya tamamen vazgeçer.

Öte yandan miras sözleşmeleri kapsam olarak da tek taraflı ve iki taraflı sözleşmeler olarak sınıflandırılır. Genellikle tek taraflı kurulan miras sözleşmelerinde, sadece bir taraf ölüme bağlı tasarruf yaparken, diğer taraf mirasçı atanan veya lehine mal vasiyet edilen şahıs, bu miras sözleşmesi ile herhangi bir ölüme bağlı tasarruf yapmamaktadır.

İki taraflı miras sözleşmelerinde ise iki tarafın da karşılıklı olarak, ölüme bağlı tasarruf yaptıkları sözleşmelerdir. Burada birbirinden bağımsız iki miras sözleşmesi görülür, ancak bunlar tek bir sözleşmede birleşmişlerdir.

Miras sözleşmeleri, taraflar lehine yapılabildiği gibi üçüncü kişi lehine yapılabilir. Üçüncü kişi lehine yapılan sözleşmelerde taraf olmayan bir kişi vasiyetçiden ölüme bağlı bir hak iktisap etmekte, mirasçı veya musaleh (lehine belirli mal vasiyet olunan kişi) olmaktadır.

Borç doğuran bir sözleşme olmayan miras sözleşmesinin yapılabilmesi için, miras bırakanın ayırt etme gücüne sahip ve ergin olması, kısıtlı bulunmaması gerekmektedir.

Ölüme bağlı tasarruflarda temsil veya vekalet geçerli olmadığından, ehliyetsiz kişi yerine yasal temsilcisi de bunu yapmaya yetkili değildir. Ancak ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan miras sözleşmesinin diğer tarafı temsilci vasıtası ile, miras sözleşmesi yapabilir.
 

Yorum yaz

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.
Gizlilik Politikası