Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI NEDİR | AV. GÜLÇİN ACARTÜRK

Boşanmada mal paylaşımı nedir sorusu, boşanma kararı vermiş, evliliğini sona erdirmeye hazırlana çiftlerin aklındaki en önemli sorulardan biridir. Evlilik öncesi ya da evlilik içinde edilmiş malların hangisinin kendisinde kalacağını hangisine dokunamayacağını bilmek isteyen çiftler bu sorunun cevabını arar.

Sorunun cevabı ise Türk Medeni Kanun’da ve yazımızda…

İçindekiler gizle

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI NEDİR?

Çiftler evlilik birliğini sona erdirme aşamasına geldilerse, evlilikleri süresince edinilmiş malların paylaşımı konusu ortaya çıkacaktır. Bu durumda da ortaya boşanmada mal paylaşımı nedir sorusu çıkar.

Genel uygulama evlilik birliği içinde edinilmiş malların eşit şekilde paylaşımıdır ancak bu her zaman mümkün olmayabilir.

BOŞANMA SÜRECİNDE MAL PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?

Mal paylaşımının nasıl olacağı 1.1.2002 tarihli yeni Türk Medeni Kanun’da belirlenmiştir. Kanuna göre evlilik birliği içinde edinilmiş mallar yarı yarıya paylaşılır. Evlilik öncesindeki mallar ise kimin üzerine kayıtlıysa onundur.

Mal paylaşımı Medeni Kanun’daki hükümler belirlenmeden önce ise alınan mallar kimin üzerine kayıtlıysa mal ona ait sayılacak şekildeydi. Çünkü 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte olan Medeni Kanun, eşler arasında yasal olarak “Mal Ayrılığı Rejiminin” geçerli olduğunu kabul ediyordu.

2002 yılı itibariyle ise “Edinilmiş mallara katılma rejimi” kabul edilmiş, evlilikte edinilen malların eşlerin ortak ve eşit sahipliğinde olduğu hükme bağlanmıştır. Yani boşanma durumunda eğer farklı bir mal rejimi seçilmediyse yarı yarıya paylaşım söz konusu olacaktır.

Evlilikte herhangi bir sözleşme vs yapılmadıysa eşler edinilmiş mallara katılıma rejimini kabul etmiş olurlar.

MAL PAYLAŞIMI DAVASI NASIL AÇILIR?

Boşanmada mal paylaşımı nedir sorusu kadar önemli bir diğer soru da mal paylaşım davası nasıl açılır sorusudur.

Mal paylaşımı davası dilekçesi verilerek açılır. Dilekçenin istem kısmında davayı açan tarafın talebi yer alır.

Mal paylaşımı davası boşanma davası ile birlikte açılamaz. Mutlaka boşanmanın gerçekleşmiş olması gerekir.

Taraflar mal paylaşımı davasında üç talepte bulunabilir:

  • Katılma alacağı,
  • Katkı payı alacağı,
  • Değer artış payı alacağı.

Katılma Alacağı

Katılma hakkı alacağı erkek ya da kadın fark etmez, bir eşin diğer eşin evlilik içinde “edinilmiş mal” niteliğindeki mallarının yarısının değeri üzerinde alacak hakkına sahip olmasıdır. Davada bu talepte bulunulur.

Katkı Payı Alacağı

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu durumlarda kullanılan bir haktır. Eşlerden birinin, diğerine ait mala hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın yaptığı katkının karşılığına, katkı payı alacağı denilmektedir.

Katkı payı alacağı, Medeni Kanun’da özel olarak düzenlenmemiş, Yargıtay içtihatları ile Borçlar Kanundaki hükümler doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Eşlerin birbirinden talep edebileceği bir alacaktır.

Değer Artış Payı Alacağı

Eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır. Taraflar açılan mal paylaşımı davasında değer artış payı alacağını talep etme hakkına sahiptir.

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI DAVASI AÇMA SÜRESİ (ZAMANAŞIMI)

Boşanmada mal paylaşımı davası açmak için zaman aşımı süresi olduğu unutulmamalıdır. Bu süre boşanmanın gerçekleştiği andan itibaren 10 yıldır. 10 yıl aynı zamanda hak düşürücü süredir. Süre geçerse bir daha dava açılabilmesi söz konusu değildir.

BOŞANMADA HANGİ MALLAR PAYLAŞILIR

Mal paylaşımında evlilik birliği içinde edinilen paylar eşit bir şekilde paylaşılır.

Ancak mal paylaşımı yapılırken öncelikle her eş kendi kişisel mallarını geri alır. Kişisel mallar paylaşıma dahil değildir.

Kişisel Mallar Nedir?

Boşanma davasına konu olmayan kişisel mallar vardır dedik. Bu mallar şöyle sıralanabilir.

Kişisel mallar ise şöyle sıralanabilir:

  • Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  • Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları,
  • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımındaki eşyalar,
  • Kişisel mallar yerine geçen satış, takas vs yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler.

Borçlar

Boşanmada mal paylaşımında borçlar iki tarafı da bağlamaz. 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu konu ile ilgili 224. maddesi şu şekildedir: Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün mal varlığı ile sorumludur. Yani bireysel kredi veya kart gibi kişisel borçlar eşlerin ortak sorumluluğu kapsamında değildir.

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI DAVASINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME

Mal paylaşımı davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir.

Yetkili mahkeme kısmında ise istisnalar vardır.

Evlilik mahkemenin boşanma kararı ile sona ermişse veya devam eden bir boşanma davası varsa, boşanma davasına bakmaya yetkili olan mahkeme boşanma sonrasında mal paylaşımını yapmakla da yetkilidir.

Öte yandan mal rejimi eşlerden birinin ölümü nedeniyle sona ermişse, ölenin son ikametgah adresindeki mahkeme yetkili mahkemedir.

Bu iki istisna dışında davalı eşin ikametgahı aile mahkemesi mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir.

BOŞANMA OLMADAN MAL PAYLAŞIMI DAVASI AÇILIR MI?

Mal paylaşımı davası, boşanma davası ile birlikte açılamaz. Mal paylaşımı davasının boşanma davası ile aynı anda, fakat ayrı bir dava şeklinde açılması durumunda ise mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini bekler ve bu durumu mal paylaşımı davası için bekletici mesele yapar.

MAL PAYLAŞIMI DAVASI DİLEKÇE ÖRNEKLERİ
 

Mal paylaşımı davası dilekçe örneği kolayca bulunabilir ancak dava zaten çetrefilli bir dava olduğu için bu dilekçenin uzmanı ile birlikte düzenlenmesi gerekmektedir.

Dilekçede öncelikle davanın açılacağı hakimliğin adının olması gerekmektedir.

Daha sonra ise sırayla,

  • Davalının adı- TC kimlik numarası,
  • Davalının adı- TC kimlik numarası
  • Dava konusu-
  • Açıklamalar
  • Hukuki nedenler
  • Deliller
  • Sonuç ve istem bulunmalıdır.

Mal paylaşımı davası teknik detayları fazla olan bir dava olduğu için hak kayıplarının yaşanmaması için alanında konusunda uzman bir avukat ile birlikte doldurulması daha iyi sonuçlar verecektir. Zira gerek paylaşıma konu olan malların alındığı tarih gerekse boşanma tarihi gibi detaylar bu davada çok önemlidir.

SÜREÇ NASIL İLERLİYOR?

Mal paylaşımı davası belirli aşamalardan geçerek sona erdirilir.

Bu aşamalar;

  • Dilekçeler aşaması
  • Ön inceleme duruşması aşaması,
  • Tahkikat aşaması,
  • Sözlü yargılama aşaması
  • Hüküm aşaması’dır.

Dilekçeler aşaması

Mal paylaşımı davası, davalı eşin ikametgahı aile mahkemesine dilekçe verilmesiyle başlar.

Daha sonra dava dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilir. Bu noktada davalı isterse cevap dilekçesi yazabilir.

Ön inceleme duruşması aşaması

Ön inceleme duruşması genellikle bir celsedir. İstisnai durumlarda ikinci bir celse yapıldığı olur.

Bu duruşmada mahkeme, taraflar arasındaki anlaşmazlığın nedenlerini ve birbirlerinden taleplerini tespit etmeye çalıştığı gibi tarafları sulhe çağırır. Taraflar anlaşmaya yanaşmıyorsa bu durum imza altına alınır. Tarafların delilleri toplamaları için ara kararlar oluşturulur ve süre verilir.

Tahkikat aşaması

Bu aşama, davanın en önemli aşamasıdır. Bu aşamada deliller sunulur, tanıklar dinlenir. Taraflar iddialarını ortaya döker. Bilirkişi raporları yazdırılır.

Sözlü yargılama aşaması

Karar öncesi son aşama ise sözlü yargılama aşamasıdır. Bu aşama son duruşmadır. Bu aşamada taraflara son sözleri sorulur. Sözlü yargılama için gün verilir ve taraflara sözlü yargılama duruşmasına gelmemeleri halinde yokluklarına karar verileceği açıklanır.

Hüküm aşaması

Davanın son aşaması karar aşamasıdır. Verilmiş olan hüküm sözlü duruşmadan ortalama bir ay sonra gerekçeli olarak açıklanır. Hükmün gerekçeleri ve hukuki ayrıntılarının ilan dildiği aşamadır.

BOŞANMA DAVASINDA MAL PAYLAŞIMI NE KADAR SÜRER

Adalet Bakanlığı’nın 2019 yılında belirlemiş olduğu davaların sonuçlanmasını belirlediği yargıda hedef süresine göre mal paylaşım davasının tamamlanma süresi 450 gün olarak belirlenmiştir. Ancak bu sürelere istinaf süreleri dahil değildir.

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASINDA MAL PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?

Anlaşmalı boşanma davasında taraflar, boşanma ve ortaya çıkardığı mali sonuçlar üzerinde anlaşmaya varır. Bu anlaşma hazırlanan protokol ile resmileştirilir. Mal paylaşımı anlaşmalı boşanma davasında söz konusuysa, taraflar istedikleri şekilde bir paylaşım yapıp, bunu protokole bağlayabilirler. Burada geçerli kural, paylaşımın hukuka uygun olmasıdır.. Eşler, boşanma protokolüyle isterse malları yine yarı yarıya paylaşabilir veya başka bir paylaşım oranı belirleyebilir.

Örneğin evlilik birliği içinde alınmış bir otomobilin eşit oranda sahibi olan taraflardan biri kendi hakkını diğer eşe devredebilir veya değerinin diğer eşe ödenmesi yönünde bir karar verebilirler.

Ayrıca eşlerden biri anlaşmalı boşanma protokolüyle mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat de edebilir.

Taraflar anlaşmalı boşanmada mal paylaşımına, karar kesinleşene kadar itiraz edebilir.

ZİNA (ALDATMA) NEDENİYLE BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?

Zina nedeniyle boşanma davalarında mal paylaşımının nasıl olacağı hayli karışık bir konudur.
Bu davalarda ve mal paylaşımında eşlerin katılma alacağı zina sebebi dikkate alınarak yarı yarıya olmayabilir. Bu durumda mahkeme, kusurlu eşin katılma alacağının, hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya bu hakkın ortadan kaldırılmasına karar verebilir (MK m.236/2). Yani, zina halinde eşler arasında katılma alacağına dayalı mal paylaşımının yarı yarıya oranından farklı bir oranda yapılması hakimin takdirine kalmış bir durumdu. Mal paylaşımı yapılırken eşini aldatan erkeğin katılma alacağı oranı 1/3, kadının katılma alacağı ise 2/3 şeklinde düzenlenebilir ve böylece aldatılma travması yaşayan taraf en azından maddi olarak düşünülmüş olur.
Öte yandan zina nedeniyle verilen boşanma kararının, aldatan eşin katılma alacağının azaltılması veya bu hakkın ortadan kaldırılması sonucu doğurması, Medeni Kanun’un 218 ve 241. maddeleri gereği sadece edinilmiş mallara katılma rejiminde mümkündür. Diğer mal rejimlerinde boşanma sebebinin ne olduğu mal paylaşımını etkilemez.

BOŞANMADA MAL KAÇIRMA DURUMUNDA NE OLUR?

Boşanmada mal kaçırma durumunun yaşanmaması için alınacak bazı önlemler vardır.

Boşanma davası açılmadan önceki 1 senelik süreçte karşılıksız olarak yapılan devirlerin iptali sağlanabilir. Eğer taşınmaz satılmış gibi gösterilmişse, kardeşe – arkadaşa vs. devredilmişse bunun da izi sürülür ve muvazaa vs. ispat edilerek iptali sağlanabilir.

Ayrıca geçmişe doğru 1 sene gibi bir süre sınırı olmadan ‘sırf mal kaçırma maksadı taşıyan’ devirler araştırılır.

Boşanmadan önce mal kaçırılmasının önüne geçmek için,

  • Muvazaa hükümlerine başvurulabilir.
  • Aile konutu şerhi koydurulabilir.
  • Şerh yoksa eşin izni olmadan yapılan devirler iptal ettirilebilir.

Boşanma sırasında mal kaçırılmasını önlemek için, mallar üzerine ihtiyati tedbir konulabilir.

Boşanmadan sonra da mal paylaşımı davası açılır. Mal paylaşım usulü uyarınca önceden kaçırılmış malların paylaşıma dahil edilmesi sağlanabilir.

Öte yandan mal kaçırma gibi sorunlar yaşanmak istenmiyorsa eşlerin evlilik sözleşmesi yaparak mal paylaşmaları da mümkündür.

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI YARGITAY KARARLARI

Boşanmada mal paylaşımı ile ilgili pek çok örnek dava ve örnek Yargıtay kararı mevcuttur. Bu kararlar içtihat oluşturmaya yönelik emsal kabul edilebilecek kararlardır.

Boşanma Davası Sonrası Mal Paylaşımı ve Zamanaşımı

01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” ( 6098 Sayılı TBK. m. 146). Bu nedenle katılma alacağı 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. (Yargıtay HGK – 2013/520 karar)
743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı TMK’nun 5. maddesi yoluyla TBK’nun 146 (eski BK.m.125). maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunmaktadır. (Yargıtay 8.HD- Karar: 2014/9070)

Piyango Bileti Geliri Boşanmada Mal Paylaşımına Dahildir

Piyango biletinin alımı için harcanan para edinilmiş maldan karşılanmış ise, çıkan ve onun yerine geçen ikame değer sayılan paranın da edinilmiş mal sayılmasını gerektirir. Şans oyunları için verilen karşılığın hangi mal grubundan karşılandığını ispatlamak da oldukça güçtür.

Ancak, aksi kanıtlanmadığı takdirde bedelinin edinilmiş maldan karşılandığının kabulü gerekir. Eşlerin mevcut ekonomik durumu açısından önemli sayılabilecek veya yatırım olarak değerlendirilebilecek harcamalar dışında yapılan günlük harcamaların edinilmiş mal grubundan yapıldığının kabulü hayatın olağan akışına uygun olduğu gibi, Örneğin, ev, araba veya şirket hissesi alımında kişisel mal grubuna ait değerlerin de kullanılması hayatın olağan akışına uygun düşmektedir. Tüm bu açıklamalardan hareketle bedel karşılığı oynanan şans oyunlarından kazanılan ikramiyeler edinilmiş mal grubunda olduğundan boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2014/13668)

Mal Paylaşımı Davasında Boşanma Davasının Kesinleşmesi Beklenmelidir

Kural olarak taraflar arasında geçerli olan mal rejimi MK md. 225 gereği boşanma davasının açılmasıyla sona erer. Boşanmada mal paylaşımı nedenine dayalı alacak hakkı da boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak boşanmada mal paylaşımı davası, boşanma davasının sonucunu beklemelidir. Boşanma davası bekletici mesele yapılarak, her iki davanın delilleri bir arada değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2014/3820)

Katkı payı alacağının istenebilmesi için eşler arasındaki evliliğin sona ermesi gerekir. Halihazırda açılmış olan boşanma davasının sonucu beklenerek, evlilik birliği boşanma ile sona erdiğinde, boşanmada mal paylaşımı davasına devam edilerek bir karar verilmelidir. (Hukuk Genel Kurulu – Karar: 2012/420)

Anlaşmalı Boşanma Protokolü ile Mal Paylaşımı

Taraflar arasında boşanma protokolü yapılmıştır. Boşanma protokolünde, “Tarafların mal istemi yoktur” şeklinde bir ibare vardır. Boşanma protokolünde yer alan “mal” kelimesi dar yorumlanamaz. Düzenlenen protokol mahkeme tarafından da onaylandığından davacının boşanmada mal paylaşımı talep etme hakkı yoktur. (Hukuk Genel Kurulu -Karar: 2013/1601)

Eşler Arasında Bağışlanan Değerler Mal Paylaşımına Dahil Edilemez

Davalı taraf eşinin kredi kartı borcunu ödediğini ileri sürmüştür. Eşinin kredi kartı borcunu ödemek için 3 bilezik, 500 TL ve 110 Euro bozdurarak eşine veren davalının bu hareketi hukuken bağışlama sayılır. Bu nedenle boşanmada mal paylaşımı yapılırken hesaplamada dikkate alınmaması gerekir. (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2012/1841)

Boşanmada Mal paylaşımında Katılma Alacağının Hesaplanması

Katılma alacağı talep edebilmek için eşlerden birinin diğerinin mal elde etmesine katkı sunması zorunlu değildir. Mahkeme, boşanmada mal paylaşımı konusu olan taşınmazın sürüm değerini esas alarak, önce eklenecek değerleri eklemeli (MK md. 229), daha sonra denkleştirme yapmalı (MK md. 230), mal nedeniyle elde edilen değerler de malın değerine eklenmeli (MK md. 219), malın bu şekilde bulunan toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (MK md. 231) yarısı üzerinden (MK md.236/1) dava kabul edilmelidir. (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2012/12142 )

Miras Kalan Mallar Paylaşıma Dahil Edilemez

4721 sayılı Medeni Kanun’un “kişisel malları” düzenleyen 220. maddesinin 2. bendine göre, bir eşin miras ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri kişisel mal kabul edilir. Söz konusu kesinleşen ilamdan da anlaşıldığı üzere davaya konu taşınmazlar yönünden dava açan mirasçılar payı yönünden davalı adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmiş olup, sonucu itibariyle taşınmazlar miras yolu ile intikal ettiğinden davalının edinilmiş malı olmayıp Medeni Kanunun 220/2 maddesi hükmü gereği kişisel malıdır. Mahkemece, bu taşınmazlara ilişkin, davacının artık değere katılma alacağı bulunmadığından bunlara yönelik alacak talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 8.HD – Karar: 2016/9059)

Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Ne Zaman Açılır?

Davacı kadın 14.09.2015 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma ve mal rejiminin tasfiyesi talepli dava açmış, 10.11.2015 tarihli dilekçeyle davadan feragat etmiş, mahkemece feragat nedeniyle boşanma ve mal paylaşımı davalarının reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafça mal rejiminin tasfiyesi davasının feragat sebebiyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile temyiz edilmiştir.

Mal rejiminin tasfiyesi davası, ancak evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesiyle görülebilir hale gelir. Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasından feragat edildiğinden, evlilik birliğinin devam ettiğinin, diğer bir deyimle eşler arasındaki mal rejiminin sona ermediğinin kabulü gerekir (TMK m. 225). O halde sonuçlanan ve kesinleşen bir boşanma kararı olmadığından tasfiye istenemez ve yapılamaz. Doğmamış bir haktan feragat mümkün değildir. Söz konusu feragat mal rejiminin tasfiyesi davası bakımından hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş boşanma davasının feragat sebebiyle reddedilmesinden dolayı, mal rejiminin tasfiyesi davasının görülebilirlik ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermekten ibarettir. Bu sebeple mahkemece mal rejiminin tasfiyesi davası yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı olan hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 2.HD – Karar:2017/3018)

Satın Alınan Malın Kişisel Mal Olduğunun İspatlanması

Mahkemece, davacının dava konusu taşınmaza ne şekilde katkıda bulunduğu usulünce ispatlanamadığı, dava konusu araç yönünden davalının, tüm aşamalarda çok önceden araç sahibi olduğu, araçlarını zaman içerisinde yenilediği, en son 2006 yılında emekli olduğu, emekli ikramiyesi ile araç satın aldığı, çoğunluğu 2002 yılı öncesi çalışmalarından alınan emekli ikramiyesi ve kişisel mal niteliğindeki önceki araçların satışından karşılanan aracın davalının kişisel malı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, aracın satın alınmasından sonra aracın değerinde artış meydana gelmediği, aksine değeri de düştüğü gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tasfiyeye konu araç eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 06.01.2009 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır. Mahkemece, aracın davalının kişisel malı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamı, davalının emeklilik tarihi, önceki alınıp satılan araçlarla ilgili evraklar ve toplanan delillerden kişisel mal savunmasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla edinme tarihi itibariyle tasfiyeye konu edilen aracın davalının edinilmiş malı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, araç yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ve temyiz edenin sıfatı gözetilerek davacı lehine artık değere katılma alacağı hesabı yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 8.HD – Karar:2017/686)

Boşanma Davasından Sonra Eşe Alınan Malın Paylaşımında Görevli Mahkeme

Mal rejiminin devamı süresince bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır. (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m)

Somut uyuşmazlık incelendiğinde, taraflar, 07.12.1995 tarihinde evlenmiş; 18.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 11.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. (TMK 225/son), Tasfiyeye konu edilen araç ise mal rejimi sona erdikten sonraki bir tarih olan 22.06.2010 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır. Edinme tarihi itibariyle mal rejimi sona ermiştir.

Mahkemece, talebin Aile Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlık olarak nitelendirilip kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Talep, genel hükümlere dayalı olarak alacak niteliğinde olup mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bulunmadığından, anılan istek bakımından 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca Aile Mahkemesi görevli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun m.118-395) kaynaklanmadığından görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Mahkemece, dava dilekçesinin bu istekle ilgili olarak görev yönünden reddine, görevli ve yetkili genel mahkemeye gönderilmesine (tefrik edilerek yeni esas ile) karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru değildir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar No: 2017/366)

Evlilik İçinde Kredisi Ödenen Ev Nasıl Paylaşılır?

Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/….maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.

Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm(rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.

Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.

Mahkemece yapılması gereken iş, önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden tasfiyeye konu seranın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değerinin uzman bilirkişiye tespit ettirilmesi, krediye ilişkin sözleşme, ödeme tablosu ve tüm belgelerin ilgili bankadan getirtilerek, yukarıda belirtilen dairemiz ilke ve esaslarına göre hesaplama yapılması, gerekirse bu hususta konusunda uzman hesap bilirkişisinden denetime uygun rapor alınması, yapılacak hesaplamada davacının usuli müktesep hakkı ile talep miktarı da göz önünde bulundurularak davacının katılma alacağını belirlemek ve bu miktarı hüküm altına almaktan ibarettir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar:2016/14898)

Boşanma Davası Kesinleşmeden Mal Paylaşımı Yapılamaz

Boşanma ve mal paylaşımı davasının reddine dair … 8. Aile Mahkemesi tarafından verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtmiş olduğu davalı adına kayıtlı bir adet taşınmaz ve nakit para ile ilgili olarak, taşınmaz yönünden ½ hissenin davacı adına tescilini ve nakit para yönünden yarısının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki evlilik birliğinin halen devam ettiği, boşanmanın gerçekleşmediği, bu durumda mal paylaşımı davasının söz konusu olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm süresi içerisinde red kararı yerine davanın açılmamış sayılması kararı verilmesi gerektiği itirazı ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay’ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel(istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda, usul ekonomisi ilkesi gereğince (6100 s.lı HMK’nun 30. m) sonucunun bekletici sorun yapılması gerekir. Mal rejiminin tafiyesi kapsamında açılan alacak davasında, mal rejimi sona ermemiş veya evliliğin dolayısıyla mal rejiminin sona ermesini sağlayabilecek boşanma/evliliğin iptali davasının açılmamış olması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekir.

Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, dava mal rejiminin tasfiyesine bağlı alacak davası niteliğindedir. Eşler, 20.08.2000 tarihinde evlenmiş; taraflar arasında 22.06.2010 tarihinde açılan boşanma davası mahkemece reddedilmiş; hüküm 02.12.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Evlilik devam etmekte, mal rejimi sona ermemiştir. Hal böyle olunca, dava ön koşulu gerçekleşmediğinden, davanın HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddi yerine esastan reddine karar verilmesi doğru değilse de, ret kararı sonuç itibariyle doğru olduğundan bu husus bozma sebebi yapılmamış, hükmün onanması gerekmiştir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar : 2016/1793)

Anlaşmalı Boşanma Protokolü ile Mal Paylaşımı

Dava, mal rejiminin tasfiyesi (boşanmada mal paylaşımı) ve alacak hakkı talebine ilişkin olup yerel mahkeme mal paylaşımı davasının reddine karar vermiştir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, aynı Mahkemenin 2012/307 Esas sayılı dosyasında görülüp sonuçlandırılan anlaşmalı boşanma davasına konu müşterek imzalı dava dilekçesinde “…Boşanmamızın doğuracağı mali sonuçları belirtir anlaşma-protokol imzaladık, dilekçe ekinde sunuyoruz…” biçiminde işaret edilen 02.07.2012 tarihli protokol metninde “…

Evlilik birliğinde edinmiş olduğumuz eşyaları rızaen paylaştık, sonradan her iki taraf da bir talepte bulunmayacaktır…” cümlesi ile mutabık kalmalarına, 13.07.2012 günlü ilk oturuma gelen tarafların serbest iradeleri ile protokolü tekrarla “…Aramızda mal paylaşımına ilişkin anlaşmazlık bulunmamaktadır…” sözleri ile bu durumu kabullendiklerini açıkça bildirmelerine, emsal nitelikteki HGK.’nın 27.11.2013 gün ve 2013/8-185 Esas, 2013/1601 Karar sayılı içtihadına nazaran tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettiklerinin kabulü gerekmesine göre, hükmün onanması gerekmiştir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar:2014/4769)

Boşanmada Mal Paylaşımı Davasında Bilirkişi Raporunun Denetime Elverişli Olması Gerekir

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Taraflar, 13.09.2003 tarihinde evlenmiş; 25.07.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 25.04.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK m. 202/1. ).

Tasfiyeye konu 10 nolu mesken 07.09.2005 tarihinde satış yolu ile davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. (TMK m.179)

Mahkemece, tasfiyeye konu meskenin satın alınmasında davalının evlilik öncesi sahip olduğu kişisel malı olan dava dışı … plakalı aracın satımından gelen 8.000,00 TL bedelin kullanıldığı kabul edilmiştir. Ne var ki hükme esas alınan 01.08.2014 havale tarihli hesap raporu incelendiğinde dava dışı aracın satımından gelen paranın meskenin alımında kullanıldığı hususunun banka kayıtlarından anlaşıldığı bildirilmiş olmasına karşın söz konusu raporun bu bölümü Yargıtay denetimine açık değildir. Dosya arasındaki banka kayıtlarından bu husus anlaşılmamaktadır. Bilirkişi kurulundan bu hususta rapor alındıktan sonra araç satımından gelen paranın meskenin alımında kullanılıp kullanılmadığına karar verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca her ne kadar davalı asıl tarafından bilirkişi raporunda katılma alacağı olarak tespit edilen 83.911.50 TL bedel yargılama devam ederken davacının banka hesabına yatırılmış ise de davalı taraf yargılama sırasında usul hükümlerine göre davayı kabul etmediği gibi, bozma ilamının tümü göz önünde bulundurulduğunda hüküm altına alınacak bedelin bankaya davalı tarafça yatırılan miktar olduğu kesin olarak anlaşılmadığından Mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

Mahkemece yapılacak iş, dava dışı aracın satımından elde edilen paranın dava konusu meskenin alımında kullanılıp kullanılmadığı duraksamaya yer vermeksizin belirlenip, meskenin bozmadan önceki belirlenen sürüm değeri güncelliğini yitireceğinden bundan sonra verilecek karar tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri tespit edilip, davacının dava dilekçesinde faiz isteğinde bulunduğu da göz önünde bulundurularak gerçekleşecek sonuca göre davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesidir. Açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar : 2017/2744)

Taşınmazın Devredilmesi Halinde Devralan Üçüncü Kişinin Sorumluluğu

Toplanan delillerden davalı eski eş İnan’ın, diğer davalılara edinilmiş malları devretmesi, TMK m. 229/2 uyarınca artık değere katılma alacağı hesabında eklenecek değer niteliğindedir. Aynı maddenin son fıkrasında ( TMK m. 229/2-son) ise; bu gibi kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Bu tasarruflardan kaynaklanan katılma alacağından öncelikle, davalı eş … sorumludur. Bu aşamada diğer davalılarla birlikte müteselsil sorumluluğu oluşmamıştır. Diğer yandan, bu gibi kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin koşulları da, TMK 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı Kanun’un 241. maddesine dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır.

Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına ilişkin TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır.

Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, mahkemece, hesaplanan ve hükmedilen 64.512,50 TL katılma alacağından davalı eş İnan’ın sorumluluğuna hükmedilmesi; eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalılar hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişilere (davalılar …, … ve …‘a) karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eş İnan’a karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşten tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davacının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalıların sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 8.Hukuk Dairesi – Karar : 2016/8978)

İSTANBUL BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI DAVASI AVUKATLIK HİZMETİ

Son derece geniş kapsamlı olan ve bazen farklı hukuk dallarının uzmanlığını da isteyen mal paylaşımı için İstanbul’da deneyimli ve konusunda uzmanlaşmış avukat bulmak isteyebilirsiniz.

Son yıllarda İstanbul gibi büyük kentlerde, evliliklerin olduğu kadar boşanmaların da artması ve konuların daha da karmaşık hale gelmesi nedeniyle mal paylaşımı konusunda uzmanlaşmış avukatlara duyulan ihtiyaç da artmıştır.

İstanbul mal paylaşımı davası avukatı, ihtiyacınız olması halinde mal paylaşımı davalarında uzmanlığını sizin kullanacaktır.

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI DAVASI AVUKAT ÜCRETLERİ

Boşanma davasından sonra görülen mal paylaşım davaları, boşanma davalarından ayrı davalar oldukları için, ayrı bir ücretlendirmeye tabiidir. Mal paylaşım davalarında genellikle yüzde 10-25 arasında nispi avukatlık ücreti takdir edilmektedir. Bu oranlar avukat ile müvekkil arasındaki anlaşmaya göre belirlenir.

BİZE ULAŞIN

Aile hukuku alanında ve mal paylaşımı davalarınızda, her türlü sorununuzda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Sorununuzun gerçekçi bir değerlendirmesi ve çözüm yolları için bize başvurabilirsiniz.

Sıkça Sorulan Sorular:

Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Eşlerden birinin ölümü halinde, eşin ölüm tarihi edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye tarihi olarak kabul edilir. Sağ kalan eş, ölüm tarihine kadar evlilik içinde edinilen malların yarısı üzerinde hakka sahiptir. Sağ kalan eş, ölenin terekesinden hem mirasçı olması nedeniyle hem de edinilen mallara katılma rejimi nedeniyle alacaklıdır.

Evlenmeden Önce Krediyle Alınan Mallar Nasıl Paylaşılır?

Boşanmada mal paylaşımı, evlilik içinde edinilen malların paylaşılmasını ifade eder.

Evlenmeden önce satın alınan mallar, satın alan tarafın kişisel malıdır, bu nedenle de paylaşıma dahil değildir. Ancak evlenmeden önce kredi ile alınıp borcu evlilik süresinde ödenen mallar paylaşıma dahil edilir. Bunun da belli bir hesaplama tekniği vardır.

Şöyle ki;

Evlilik içinde krediyle ödenen bir malın, krediyle ödenmiş bölümü “Edinilmiş mal” statüsündedir. Evlilik içinde ödenen kısmının ne kadar olduğuna bakılır ve bu orana göre paylaşım yapılır. Tabi bu aşamada söz konusu malın güncel fiyatı bilirkişi tarafından belirlenir. Oranlama yapılarak eşin alacağı ortaya çıkarılır.

Bireysel emeklilik mal paylaşımına girer mi?

Bireysel emekliliğin mal paylaşımına girip girmediği ödemelerinin nasıl yapıldığı ile ilgilidir. Eğer biriken para, primleri edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa edinilmiş mal, kişisel mal grubundan karşılanmışsa da kişisel mal sayılacaktır. İlk durumda paylaşıma giren bireysel emeklilik, ikinci durumda paylaşım dışıdır.

Emekli ikramiyesi mal paylaşımına girer mi?

Eşlerin boşanmaları halinde mal rejimi tasfiye edilirken sandık ve benzeri kurumlardan yapılan ödemelerde Türk Medeni Kanunu 219/2. maddesi gereği edinilmiş mal sayılmaktadır. Bu kapsamda; emekli maaşı, emekli ikramiyesi, kıdem tazminatı, maluliyet aylığı, yaşlılık aylığı, işsizlik tazminatı, destekte yoksun kalma tazminatı, oyak ve benzeri yardım sandıklarından yapılan ödemeler, işten çıkarılma karşılığı alınan tazminatlar, dul ve yetim aylığı, isteğe bağlı yapılan sigortalılık sonucu emekli olanların aldığı aylıklar, edinilmiş mal kapsamında kabul edilmektedir.

Bu nedenle de emekli ikramiyesi, kıdem tazminatı, emekli maaşı, yaşlılık aylığı, dul ve yetim aylığı, işsizlik tazminatı vb. ödemeler mal paylaşımına dahildirler.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu ödemelerin evlilik birliği devam ederken mi yoksa evlenmeden önce mi yapıldığıdır. Evlenmeden önce yapılan ödemeler, eşlerin kişisel malı sayıldığı için boşanma davası edinilmiş mallardan sayılmaz. Aynı şekilde, mal rejimi tasfiyesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler de o eşin kişisel malı sayılmaktadır.

Evliyken alınan ev ortak mı?

Evliyken alınan ev ortaktır ve boşanma sırasında edinilmiş mallara katılma rejimi gereği yarı yarıya bölüşülür. Bu bölüşme taraflardan birinin hissesinin diğerine devretmesi, onun da hisselerin değerini ödemesi şeklinde olabilir.

Yorum yaz

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.
Gizlilik Politikası