Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

MANEVİ TAZMİNAT NEDİR? | MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI AÇMA

Manevi tazminat nedir sorusu özellikle son yıllarda sıkça sorulan ve cevabı aranan bir sorudur.

Aynı zamanda çokça tartışılan bir konu olan manevi tazminat maddi olmayan zarardır. Manevi tazminatı isteyenler genellikle derin üzüntü duyduklarından, kişilik haklarına tecavüz edildiğinden, kişisel değerlerin zedelendiğinden dem vurup dava yolunu tercih ederler.

Maddi tazminatta genellikle yüksek meblağlı tazminatlar istenirken manevi tazminat davalarında sembolik rakamlar söz konusudur. Örneğin basında 1 TL’lik manevi tazminat davaları karşımıza çıkmaktadır.

İçindekiler gizle

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI NEDİR?

Maddi tazminat davası nedir sorusunun yanıtı; “Hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, yani maddi zararların giderilmesi için açılan dava”dır.

Manevi tazminat davası ise yine hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle kişinin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan davadır.

Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesi maddi tazminatı şöyle anlatmıştır: “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

Aynı kanunun 58’inci maddesinde ise manevi tazminat şu şekilde düzenlenmiştir:
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”

Bu davalar ayrı ayrı ya da birlikte açılabilir. Trafik kazası, herhangi bir sağlık kuruluşunda yapılan hatalı işlem yani doktor hatası, iş yerindeki kötü davranışlar, kişiler arası kavga ve hakaret, iş kazası, sözleşme ihlali hatta nişanın bozulması bile hem maddi hem de manevi tazminat davası açma nedenleri arasında yer alır.

Tazminat davasına sebep teşkil eden konu ne olursa olsun, fiil veya işleme muhatap olan kişi maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Nişanın atılması sebebiyle, nişanı bozan hangi tarafsa diğer taraf dava açabilir. Yanlış teşhis ya da ameliyat nedeniyle hasta kişi doktora ve sağlık kuruluşuna dava açabilirken, boşanma davasında eşler maddi manevi tazminat davası yolunu tercih edebilir.

MANEVİ TAZMİNATIN HUKUK SİSTEMİMİZDEKİ ASIL AMACI

Maddi ve manevi tazminat birbirinden farklıdır. Maddi tazminatta ortaya çıkan zararın giderilmesi amaçlanır ve bu nedenle tazminat miktarları genellikle yüksektir.

Manevi tazminatta ise amaç maddi zararın giderilmesi değildir. Zararın giderilmesi, ortadan kaldırılması gibi niteliği gibi bir amacı yoktur.

Bu tazminatta amaç asıl olarak kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle, saldırıya uğrayan kişinin manevi zararını, çektiği üzüntüyü ve uğradığı ruhsal sarsıntıyı gidermeye yardımcı olmaktır.

Yukarıda da söz ettik kimi zaman 1 TL gibi 5 TL gibi sembolik tazminat miktarları söz konusu olur. Davayı kazanıp karşı tarafı 1 TL manevi tazminat ödemeye mahkum ettiren kişi ruhsal olarak rahatlar. Manevi tazminatın hukuk sistemimizde asıl amacı işte tam da budur.

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI HANGİ NEDENLERLE AÇILABİLİR?

Hem maddi hem de manevi tazminat davası açmak sayısız sebep vardır. Haksız maddi ya da manevi fiillerle karşılaşıldığı için bu davalar aslında haksız fiil ya da sözleşmeye aykırılık gerekçesiyle açılır.

En çok açılan tazminat davalarında sebepler sözleşme ihlali, suç işlenmesi, trafik kazası, suç işlenmesi, doktor hatası, iş kazaları, boşanma ya da nişanın bozulması, telif hakları ihlali, yazılı veya görsel basın veya sosyal medya üzerinden kişilik haklarına saldırı vb’dir.

TRAFİK KAZASI MANEVİ TAZMİNAT NEDİR?

Trafik kazaları sonrasında açılan maddi manevi tazminat davalarına çok sık rastlanmaktadır.

Kaza sonrası manevi tazminat davası ise, kazada daha az kusurlu olan bunun yanında mağdur olan tarafın çektiği acıların telafisi için kusuru olan taraftan istenen tazminattır. Kişi burada kaza sonrasında sakat kalmış olabilir, uzun süre hastanede tedavi görmüş, büyük acılar çekmiş olabilir, işinden ayrılmak zorunda kalmış olabilir.

Bu tazminatın hesaplanmasında olayın oluş şekli, tarafların kusurları, doğan zararlar dikkate alınmalıdır.

Mahkeme tarafından verilen karara karşı istinaf yargı yolu açıktır.

MANEVİ TAZMİNAT HARÇ MİKTARI NEDİR?

Bu davalarda maktu harç değil, nispi harç alınır.
Nispi harç ise, dava değeri üzerinden alınan harçtır. Davada talep edilen maddi değer arttıkça ödenecek harç miktarı da artmaktadır. Eğer 100.000,00. TL değerinde tazminat talep edilirse, ödenecek harç bu miktar üzerinden hesaplanır.

MANEVİ TAZMİNAT ZAMANAŞIMI

Bu davalarda standart, belirli bir zamanaşımı süresi yoktur.

Davalar farklı sebeplere sebebe dayanılarak açıldığı için zamanaşımının süresi tazminat davasının sebebine göre belirlenir.

Örneğin, uğranılan haksız fiil sebebiyle manevi bir tazminat talep edilecekse, tazminat talebinin zamanaşımına uğrayacağı süre haksız fiil sorumluluğunun zamanaşımı süresidir.

Haksız fiillerde zamanaşımı süresi; zarar gören kişinin zararı ve zarar veren kişiyi öğrenmesinden itibaren iki yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenildiğinde ise 10 yıldır.

Borçlar Kanunu’nun 146. maddesine göre aksi diğer kanunlarda belirtilmediği sürece genel zamanaşımı süresi on yıldır.

Boşanma davalarında tazminat talep ediliyorsa süre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıldır.

İşlenen bir suçtan dolayı elem, keder ve üzüntü duyulmuş bu nedenle tazminat talep ediliyorsa tazminatın zamanaşımı süresi, işlenen suçun dava zamanaşımı süresine eşit olacaktır.

MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA TARAFLAR KİMLERDİR?

Manevi tazminat davasında tarafların kimdir sorusu manevi tazminat nedir kadar çok sorulan bir sorudur. Taraflar dava sebebine göre değişir.

Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazminat alacaklısı haksız fiile maruz kalan, tazminat sorumlusu ise haksız fiili işleyendir. Örneğin yanlış işlem uygulayan doktor ya da hastane dava açılanken, işleme maruz kalan kişi davayı açandır.

Boşanma davasında manevi tazminatı ise eşlerden kusursuz ya da kusuru daha az olan eş ister.
İşlenen bir suç nedeniyle tazminat isteniyorsa, alacaklı mağdur, borçlu ise hükümlü olacaktır.
Trafik kazası nedeniyle istenen bir tazminat söz konusu ise kazada kusurlu olan taraf davalıdır.

MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Manevi tazminat davalarında standart bir görevli ve yetkili mahkeme yoktur. Birden çok hukuki ve cezai sebeple açılan davalar nedeniyle tek görevli ve yetkili mahkemeden söz edilemez.

Davanın açılma sebebine bağlı olarak görevli ve yetkili mahkeme değişir.

Hukuk davalarından kaynaklanan tazminat davalarında yetkili mahkemeler şunlardır:
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesinde genel yetkili mahkemelerin tanımı yapılmıştır. Buna göre davalı gerçek veya tüzel kişiyse genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

Davalının birden fazla olduğu durumlar aynı kanunun 7. maddesinde ele alınmıştır. Tazminat talep edilebilecek kişiler birden fazlaysa bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabilir. Tüm davalılar için ortak bir yerin bulunması halinde dava ortak yerde açılmalıdır.
HMK 8. maddede ise davalının Türkiye’de yerleşim yerinin olmaması durumu ele alınmıştır.

Davalının mutad meskeninin bulunduğu mahkeme genel yetkili mahkeme kabul edilmiştir.
Taşınmaza ilişkin bir dava söz konusuysa, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili ve görevli mahkemedir.

Sözleşmeden kaynaklanan davalarda genel yetkili mahkeme, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesidir.

Mirastan kaynaklanan davalarda murisin yerleşim yeri mahkemesidir.
Haksız fiillerden kaynaklanan davalarda mahkeme seçimlik yetki tanımıştır. Haksız fiillerde yetkili mahkemeler şunlardır; Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi, zararın meydana geldiği yer mahkemesi, zarar gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi ve son olarak davacının yerleşim yeri mahkemesi.

MANEVİ TAZMİNAT NASIL HESAPLANIR?

Manevi tazminata mahkeme hakimi karar verir. Karar aşamasında davacının istediği miktardan daha az bir miktara karar verilebilir. Bu noktada hakim belli kriterlere göre karar verir ve tazminat miktarını belirler. Bu kriterleri şöyle sıralamak mümkündür:

  • Haksız fiildeki haksızlık oranı,
  • Zarar görenin kusuru,
  • Tazminat istenen kişinin maddi durumu,
  • Tazminat doğuran olayın dış dünyada yaptığı değişiklik,
  • Zararın boyutu vb.

Bu davalarda davacının istediği maddi tazminat miktarından daha fazlasına karar verilmez.

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI AÇMA SÜRESİ VE ZAMANAŞIMI

Bu başlık altında bazı sorulara yanıt vereceğiz.

Öncelikle üzerinde durmamız gereken konu maddi ve manevi tazminat davasında dava açma süresi ve zaman aşımının dava sebebine göre değişiyor olmasıdır. Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgiyi yukarıda vermiştik.

Maddi ve Manevi Tazminat Davasını Kimler Açabilir?

Maddi ve manevi tazminat davasını gerek maddi gerekse de manevi olarak zarar gördüğünü düşünen herkes açabilir.

Diğer bir deyişle tazminat davasına açma sebebi ne olursa olsun, fiil veya işleme muhatap olan kişi maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Örneğin doktor hatası nedeniyle yanlış tedavi olan ve zarar gören hasta, trafik kazasında yaralanan veya sakat kalan biri veya boşanma davasında tarafların her ikisi de birbirine hem maddi hem da manevi tazminat davası açabilir.

Öte yandan Borçlar Kanunu’nun 56’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre tazminat nedeni, hukuka aykırı işlenen bir fiil nedeniyle bir kişinin ölümü ise, ölenin destekte bulunduğu yakınları da maddi tazminat davası açabilir. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata, “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınlar da manevi tazminat davası açabilir. Bu hüküm yaralanma halinde geçerli değildir ancak, yaralanma ağır bedensel zarar meydana getirmişse, özellikle uzuv kaybı meydana gelmişse yaralananın yakınları da manevi tazminat talep edebilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?

Maddi ve Manevi tazminat davası en kısa anlatımıyla, ölüm ya da yaralanma veya farklı maddi zararlara neden olan ya da olduğu düşünülen kişi ya da kurumlara karşı açılır.

Haksız fiillerde, haksız fiil kimin tarafından işlenmişse, tazminat davası da o kişiye karşı açılır.

Örneğin yanlış teşhis koyan, yanış ameliyat eden bir doktora karşı dava açılır. Ancak, bazı durumlarda haksız fiili işleyen kişi ile birlikte tazminat sorumlulukları olan başka kişiler de olabilir. Örneğin, haksız fiili işleyen kişi ile iş ilişkisi olan işveren iş nedeniyle üçüncü kişiye verilen zarardan sorumludur. Yine, trafik kazası ile üçüncü kişiye zarar veren aracın şoförü ile birlikte aracın sahibi de sorumludur. Trafik kazasını bir taksi yaptıysa taksinin şoförü ile birlikte aracın asıl sahibinin sorumluluğu buna örnektir.

Öte yandan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölmesi, yaralanması veya eşyanın zarara uğramasına neden olunduysa tazminat hukuku gereği ilgililerin tazminat sorumluluğu vardır.

Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, aracın sürücüsü, işleteni, sahibi ile aracı sigortalayan sigorta şirketine karşı birlikte veya ayrı ayrı açılabilir.

Doktor hatası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, hatayı yapan doktora, doktorun çalıştığı hastaneye veya sağlık kuruluşuna, doktor Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışıyorsa bakanlığa karşı, bir üniversite veya vakıf hastanesinde çalışıyorsa ilgili vakfa veya üniversiteye açılabilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Nasıl ve Nerede Açılır?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6’ncı maddesine göre maddi ve manevi tazminat davası, tüm davalar için yetkili yer olan davalının ikametgahında, davalı tüzel kişi (şirket, vakıf, dernek, üniversite vs.) ise tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılabilir.

HMK Madde 7’ye göre ise davalı sayısı birden fazla ise, tazminat davası herhangi birinin yerleşim yerinde açılabilir.

HMK Madde 10’a göre sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davaları, yukarıdaki yetkili mahkemelere ek olarak sözleşmenin ifa edileceği yerdeki asliye hukuk mahkemesinde de açılabilir.

HMK Madde 16’ya göre haksız fiil (trafik kazası, iş kazası, doktor hatası vs.) nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat davası, yukarıda belirttiğimiz genel yetkili mahkemelerde açılabileceği gibi;

  • Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde tazminat davaları açılabilir.
  • Zarar haksız filin işlendiği yerden başka bir yerde meydana gelmişse, zararın meydana geldiği yerde de tazminat davası açılabilir. Örneğin, İstanbul’da bilişim sistemi üzerinden İzmir’de bulunan bir şirkete zarar verildiğinde hem İstanbul mahkemeleri hem de zararın meydan geldiği yer olan İzmir mahkemeleri yetkilidir.
  • Haksız fiillerde zarar görenin ikametgahında da tazminat davası açılabilir. Örneğin, Balıkesir’de iş kazası geçiren bir işçinin ikametgahı İstanbul’da ise tazminat davası İstanbul’da da açılabilir.

Ticari bir iş veya işlemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları açısından görevli mahkeme ise asliye ticaret mahkemesidir.

Maddi Tazminat Davasında İstenebilecek Zararlar

Maddi tazminat davasında karşılanması istenen zararlar olaya göre çeşitlenir ve çok çeşitli olayların sonucunda çok çeşitli zararların karşılanması için tazminat istenebilir.

Öncelikle bu zararlar bedensel zarar yani yaralanma halinde maddi tazminat ve ölüm halinde maddi tazminat olarak ikiye ayılır.

Bedensel Zarar (Yaralanma) Halinde Maddi Tazminat

Yaralanmaların geçici olarak çalışamaması gibi etkileri olacaktır. Bu duruma geçici iş göremezlik durumu denir. Çalışanın elinin, kolunun, gözünün yaralanması görünür yaralara neden olabileceği gibi görünmez yaralar da geçici iş göremezliğe neden olabilir. Bu durumda iyileşinceye kadar yani “çalışamadığı süre” nedeniyle uğradığı maddi zararın karşılanması gerekir.

Öte yandan sürekli iş göremezlik nedeniyle de kayıplar oluşur. Gözün kaybedilmesi, elin kolun kullanılamaz hale gelmesi gibi durumlarda kalıcı sakatlık nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kayıpları ortaya çıkar. Kalıcı sakatlık veya sürekli iş göremezlik, kişinin beden gücünde azalma yaratır. Kişinin maluliyet oranı doktor raporuyla belirlenir ve maddi tazminat tespit edilen oran üzerinden hesaplanır.

Bu durumda tedavi giderleri ve tedavi boyunca yapılan her türlü masraflar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar maddi tazminatta istenebilir.

Ölüm halinde maddi tazminat

Borçlar Kanunu’nun 53’üncü maddesi ölüm halinde maddi tazminatı belirlemiştir. Kanuna göre, ölüm hâlinde uğranılan ve istenebilecek maddi zararlar;

  • Cenaze giderleri,
  • Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
  • Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplardır.

MANEVİ TAZMİNAT TALEP ETME ŞARTLARI NELERDİR?

Manevi tazminat için kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gerekmektedir. Son derece geniş bir alanı ifade eden bu tanımın ucunun bucağının neresi olduğu kanunda açık bir şekilde anlatılmamış konu daha çok Yargıtay içtihatları ile şekillenmiştir.

Yargıtay kararlarına göre manevi tazminata konu olabilecek kişilik haklarından bazıları şunlardır:

Kişinin yaşamı (babası annesi çocuğu öldürülen kişinin manevi tazminat hakkı vardır),

Kişinin sağlığı (teşhis hatası, yanlış ameliyat vb gibi doktor hataları nedeniyle vücut işlevlerinde bozukluk olanlar manevi tazminat isteyebilir.)
Kişinin vücut bütünlüğünün bozulması (iş kazasında kolunun biri kopan kişi manevi tazminat isteyebilir),

Kişinin ruh bütünlüğünün bozulması (internetten uygunsuz fotoğraflarının yayınlanması, iftira atılması, hakkında gerçek dışı bilgilerin yayılması, akran zorbalığı, psikolojik şiddet gibi nedenlerle depresyona giren kişi manevi tazminat isteyebilir),

Müdahale edildiğinde kişinin üzüntü veya elem duymasına yol açan diğer fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri.

Ancak kişi her üzüntü duyduğu olay karşısında da mahkemeye koşup manevi tazminat davası açamaz. Dava ve tazminat istemek için kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir.

Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Türk hukukunda manevi tazminat hesaplamasında kullanılan standart bir yöntem yoktur.

Manevi tazminatın nasıl hesaplanacağı ve miktarı, bazı kriterler göz önüne alınarak değerlendirilir.

Manevi tazminat miktarını belirleyen kriterleri şöyle sıralamak mümkündür:

  • Olayın özellikleri,
  • Tarafların mali durumları,
  • Tarafların olaydaki kusur oranları
  • Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü
  • Olayın yaşandığı dönemdeki ekonomik durum, paranın satın alma gücü.

Öte yandan manevi tazminatın belirlenmesi aşmasında hakimin dikkate aldığı bir diğer nokta da manevi tazminat olarak belirlenecek miktarın, tazminat sorumlusunu fakirleştirmeyecek, tazminat alacaklısını da zenginleştirmeyecek oranda olmasıdır.

Dediğimiz gibi her olayın şartları kendine özgü olacağından manevi tazminat miktarında en önemlisi hakimin takdir yetkisi olmaktadır.

Manevi tazminatın nasıl hesaplandığı ile ilgili olarak emsal kararlardan bazıları şöyledir:

İş Kazası Manevi Tazminat Miktarı Yargıtay Kararları

Yargıtay 21. HD 23.12.2013 gün 2013/18582-24569 sayılı kararında; sigortalı, 04.03.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası geçirmiştir. Kaza sonucunda gözünün biri tamamen; diğerini kısmen görme yeteneğini kaybetmiştir. Sonuç olarak sigortalı % 38,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğramıştır. Burada sigortalının eşinin açtığı manevi tazminat davasında Yargıtay; “olay tarihine, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranına, tarafların kusur dağılımına ve sosyal ekonomik durumlarına göre eşinin ağır bedensel zararı nedeniyle davacı yararına hükmedilen 20.000,00TL manevi tazminat fazladır” şeklinde yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay HGK 2104’e 575 nolu kararda “2008 yılında meydana gelen iş kazasında işçinin iş göremezlik derecesi %39 olarak, iş kazasının meydana gelmesinde davacının %30 oranında, davalıların ise %70 oranında kusurlu olduğu olayda, işçi lehine hükmedilen 90.000 TL manevi tazminat miktarı yüksektir” kararı verilmiştir.

Yargıtay 21. HD’nin 2014’e 1207 sayılı kararında “Ölümlü iş kazası nedeniyle 2009 yılında vefat eden sigortalı E.T.’nin anne, baba ve kardeşlerinin manevi zararlarının giderilmesi için mahkemece, davacı anne ve baba için 30.000,00’er TL, davacı kardeşleri için ise 10.000,00’er TL olarak hükmedilen manevi tazminatın miktarı kaza tarihi, tarafların kusur dağılımı ile sosyal ekonomik durumlar dikkate alındığında fazladır” kararına varılmıştır.

Trafik Kazası Manevi Tazminat Miktarı Yargıtay Kararları

Yargıtay HGK’nın 2013’e 201 sayılı kararında “Trafik kazası neticesinde bacağı kesilerek %47 oranında maluliyete maruz kalan, kusursuz olan ve kaza tarihinde 19 yaşında olan davacı mağdur lehine hükmedilen 80.000 TL manevi tazminat miktarı uygundur” denilmiştir.

Yargıtay 17. HD2nin 2016’ya 575 sayılı kararı şöyledir: 2009 yılında meydana gelen yaralamalı trafik kazasında davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi hukuka uygun olmuştur.

Maddi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Maddi tazminat nasıl belirlenir sorusunun cevabı manevi tazminata göre daha somuttur ve standarttır.

Zira maddi tazminat, belli kriterlerle yapılan hesaplamalar ile belirlenir. Maddi tazminatın kapsamını şöyle belirlenir:

  • Uğranılan maddi zarar,
  • Tarafların kusur oranı,

  • Maluliyet varsa maluliyet oranı,

  • Ölüm varsa ölenin yaşı ve destek olunan kişilerin yaşı

İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

İş kazalarında işçilerin uğradığı zarar nedeniyle kendileri veya yakınları tarafından “iş kazası tazminat davası” açılabilir.

İş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında tazminat miktarı, hesap bilirkişisi raporunun düzenlendiği tarihte, ölen veya yaralanan işçinin bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır.

Trafik Kazası Sebebiyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Trafik kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davası en sık karşılaşılan tazminat davalarındadır.

Zira ülkemizde ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları bir hayli çoktur ve trafik kazası nedeniyle hem malvarlığı hem de vücut bütünlüğü zarar görebilir. Kaza sonrasında zarara uğrayanlar veya yakınları da maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.

Trafik kazasında mağdur yaralanmışsa; mağdurun bu nedenle uğradığı bedensel zarar tespit edilmelidir. Maluliyet oranı tazminatın belirlenmesinde en önemli etkendir. Ayrıca usulüne uygun bir bakım ve tedavi uygulanan mağdurun doktor raporu da önemli bir etkendir.

Hatalı Doktor Uygulamasından (Tıbbi Malpraktis) Kaynaklanan Tazminat Davası

Hatalı doktor uygulamaları da özellikle son yıllarda çokça görülen maddi ve manevi tazminat davalarının başına gelmektedir.

Yanlış teşhis, hatalı tedavi/ameliyat, geç müdahale gibi konulardan kaynaklanan davaların sayısında belirgin bir artış vardır. Burada hem doktora hem de doktorun bağlı bulunduğu kuruma dava açılabilir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; doktorun tazminat sorumluluğu hastasına uyguladığı hatalı tedavi nedeniyle doğması, usulüne uygun tedavi uygulanmasına rağmen gelişen komplikasyonlardan doktor sorumlu tutulamayacak olmasıdır.

Sözleşme İhlali Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Alım satım sözleşmesi, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, şufa sözleşmesi gibi tipik sözleşmelerin eksik ifası, tek taraflı veya haksız şekilde bozulması/feshedilmesi nedeniyle uğranılan zararlar için maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

Suç İşlenmesi Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Bir kişiye karşı suç işlenmesi en önemli maddi ve manevi tazminat davası açma nedenleri arasındadır. Zira kişiye karşı işlenen suç hem maddi zarar verir hem de kişinin manevi bütünlüğünü bozar.

Aslında yukarıda saydığımız iş kazası, trafik kazası doktor hatası gibi bütün fiiller kişiye karşı işlenen suçlardır. Son yıllarda ise daha çok dijital ortamlarda işlenen suçlar söz konusudur.

İnternet üzerinden hakaret, tehdit, şantaj, yalan haber, uygunsuz fotoğrafların yayılması gibi fillerin hepsi maddi ve manevi tazminata konu olmaktadır.

Özellikle son dönemlerde internet üzerinden işlenen hakaret suçu, tehdit suçu, şantaj suçu, bilişim suçu vb. gibi suçlar sıklıkla tazminat davasına konu olmaktadır.

Boşanma Davası ile Birlikte Açılan Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Evliliklerini geçerli bir sebeple sonlandırmak isteyen taraflar boşanma davası ile birlikte karşı tarafın evlilikleri sırasındaki kusurlarıyla verdiğini iddia ettiği zararlar için maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Boşanmada maddi ve manevi tazminat davası, kusursuz veya daha az kusurlu olan eşin diğer eşten tazminat almak için açtığı davadır.

Boşanmada her iki taraf eşit kusurlu ise, tarafların birbirinden tazminat talep etme hakları yoktur.

Telif Hakları Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Yine son yıllarda çokça karşılaştığımız davalar arasında telif hakları nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davaları vardır.

Telif hakkı “Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır.”

1948 Tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 27’inci maddesi bu hakları, ”Herkesin sahibi bulunduğu (yarattığı) her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserinden doğan manevi ve maddi yararlarını korunmasını isteme hakkı vardır” hükmü ile koruma altına almıştır.

Bu hakların kapsamına yazılan kitap, yapılan beste, çizilen resim, çekilen fotoğraf vb. girer. İzinsiz kullanımlarda söz konusu ürünlerin sahipleri maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Ne Kadar Sürer?

Maddi ve manevi tazminat davaları ortalama 1.5 -2 yılda sonuca bağlanır. Davanın ne kadar süreceği tarafların iddialarının ileri sürülmesi, tanık dinlenmesi, maluliyet oranı tespiti, kusur tespiti, maddi zararın hesaplanması gibi aşamalara bağlıdır.

HANGİ DURUMLARDA MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDİLİR?

Manevi tazminat talep etmek isteyen bir kişinin, kişilik hakları saldırıya maruz kalmalıdır.

Bunun için farklı olaylar söz konusudur:

  • Hakaret, küfür, tehdit, şantaj gibi suça konu sözler.
  • Son yıllarda sosyal medya üzerinden yapılan sosyal linç, yalan haber ve itibar zedelenmesi yaratacak her türlü eylem. Burada kişinin mesleki itibarı da hedef alınabilir.
  • İş kazası sonucu uzuv kaybı.
  • Trafik kazası sonrası yaralanma ya da ölüm (bu durumda geride kalanların dava açma hakkı vardır)
  • Doktor hatası nedeniyle uğranılan zararlar.
  • Fiziki saldırı.
  • Evliliğin geçerli bir sebebe dayanarak sona ermesi.
  • Haksız yere suçlanma,
  • Akran zorbalığı.
  • Mobbing.
  • Fiziksel görünüm kötü davranışlara maruz kalmak.
  • Haksız yere şikâyet.
  • Telif hakları ihlali.
  • Haksız işten çıkarma vb.

MANEVİ TAZMİNAT İSTEMEK İÇİN İZLENEN YOLLAR NELERDİR?

Manevi tazminat istemek için dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde gerekli evraklar ve dilekçe ile açılabilir. Manevi tazminat davalarında kınama veya yaptırım cezaları da talep edebilir.

HAKSIZ ŞİKÂYET SONRASI MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ

Haksız şikayet, kişinin şikayet hakkını kötü niyetle ve zarar verme maksadıyla yapmasıdır. X market bozuk ürünler satmaktadır, x kişi yalan haber yazmaktadır örnekleri, x lokantanın yemekleri pis ve bayattır gibi zarar verme amaçlı şikayet söz konusudur.

Haksız şikâyete uğramak da manevi tazminat sebebi olarak kabul edilmektedir. Durumun haksız olduğu ortaya çıktıktan sonra bu duruma maruz kalan kişinin dava açma hakkı da oluşur.

Ancak haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemi yönünden Yargıtay’ın belirlediği bazı kriterler vardır.

Haksız şikayet sonucunda kişinin hakları saldırıya uğramalıdır. Örneğin asılsız şikayetin ünlü birine yapılması o ünlünün kişilik haklarını zedeleyecektir.

MANEVİ TAZMİNATLAR BELİRSİZ ALACAK OLARAK AÇILAMAZ

Manevi tazminat davasında istenen tazminat miktarı dilekçede açıkça belirtilmelidir. 1 Türk lirası ya da 500 bin Türk lirası gibi.

Çünkü manevi tazminat davasında bedel belirtmeden açılan davalar kabul edilmez.

MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMA YÖNTEMLERİ

Manevi tazminat hesaplamada somut ve standart bir metot olmadığını söylemiştik. Manevi tazminatta hakim takdiri her şeyin üzerindedir ancak hakim de hesaplama yaparken bir yöntemi takip eder.

Manevi tazminat hesaplamasında hakimin dikkat ettiği unsurlar şöyledir:

  • Somut olayın özelliği
  • Zarar görenin ekonomik durumu
  • Zarar görenin sosyal durumu
  • Olay tarihinde paranın alım gücü
  • Kişinin zararı veya maluliyet oranı
  • Yaşanan olay sonrası çekilen açı gibi durumlar
  • Kusur dağılımları

HAKARET KONULU MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA NE KADAR TAZMİNAT İSTENMELİ?

Manevi tazminatta kişinin ne kadar tazminat isteyeceği aslında kendisine kalmış bir olaydır ama işin ciddiyetini kaçıracak kadar büyük rakamlar istenmemelidir. “Bana hakaret edildi, üzüldüm, yıkıldım, 5 milyon dolar istiyorum” gibi bir durum söz konusu olamaz.

Ne kadar tazminat isteneceği, tazminatın istendiği kişinin maddi durumu ile bağlantılıdır.

Yaklaşık bir rakam üzerinden hareket etmek en doğrusu olacaktır. Ki manevi tazminat davalarında amaç para değil, maneviyatın iyileştirilmesidir, temel kriter de davayı açanın zenginleşmesi değildir. Davalı tarafın da fakirleşmemesi temel alınır, amaç bedel ödetmektir.

Hakaret davasında da durum aynıdır.

Ödenebilecek bir tazminat istemek en makulüdür.

Ancak özellikle tanınan, ünlü kişilerin birbirine hakaretleri söz konusu olduğunda çok yüksek rakamlar da söz konusu olabilmektedir.

Örneğin Gazeteci yazar Hıncal Uluç 2021’de Yeni Malatyasporlu futbolcu Adem Büyük’e hakaret ettiği gerekçesiyle 150 bin lira manevi, 2 bin 180 lira adli para cezasına mahkum edilmişti.

2022’de ise ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil, sosyal medyada kendisine ‘sapık, tacizci, ahlaksız, köpek’ diyerek hakaret ve tehdit ettiği iddiasıyla şarkıcı Ece Ronay’a 100 bin liralık tazminat davası açmıştı.

Bir başka örnekte de Seren Serengil, şarkıcı Hande Yener hakkında ‘kişilik haklarına saldırı, hakaret, huzur ve sükunu bozma gerekçeleriyle suç duyurusunda bulunup Aile Mahkemesi başvurmuş ve Yener’e 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açmıştı.

MANEVİ TAZMİNATLARDA HAKARET – KÜFÜRE KARŞILIK OLAN TAZMİNAT BEDELİ NASIL HESAPLANIR?

Hakaret ve küfür durumlarında manevi tazminat istenmesi de sıklıkla yaşanan durumlardan biridir.

Bu gibi durumlarda ne kadar tazminat ödeneceği de somut olaya göre değişir ancak hesaplama yapılırken belirli noktalara odaklanılır.

Eğer savcılık şikayeti söz konusuysa polis hakaret eden kişi hakkında ekonomik ve sosyal durum araştırması yapar. Burada amaç hakaret eden tarafın maddi gücünün belirlenmesidir.

Çünkü belirlenecek maddi tazminatta hakimin takdiri bu araştırmanın sonucuna göre şekillenecektir.

Sosyal Medyada Hakaret Eden Kişi Nasıl Tespit Edilir?

Sosyal medya platformları Facebook, Twitter, Instagram, Youtube, Tik Tok vb.’de kişilerin birbirine hakaret etmesi artık çok da şaşırtıcı olmayan durumlar arasında yer alır.

Kişiler belki husumetli, belki rakiptirler ya da birbirlerini hiç tanımıyorlardır ama yine de sosyal medya üzerinden hakaretler edilmektedir.

Kimi zaman açık hesaplardan yapılan hakaretler çoğunlukla anonim ya da bilinen ismiyle ‘fake’ hesaplardan yapılmaktadır.

Özellikle tanınmış kişilerin paylaşımları söz konusu olduğunda sıklıkla yaşanan sosyal medya üzerinden hakaretin de elbette bir cezası vardır.

Kendisine hakaret edilen kişi maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Fiilin anonim ya da fake hesaplardan yapılması veya pişman olunup silinmesi bir kaçış sağlamaz. Hesapların kapatılması ya da silinmesi de bu durumda çare değildir. Çünkü IP adresinden hakaretin nereden yapıldığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bunun için de Noterler Birliği’nin sunduğu “E-TESPİT” hizmeti kullanılır ve hakaret nereden kimin tarafından yapılmış anlaşılır ve bu bilgi dava açmak için kullanılır.

MANEVİ TAZMİNATLARDA KALICI BEDENİ ZARARLARIN HESAPLANMASI

Kişi gerek iş kazası gerekse de trafik kazası gibi bir durum sonucunda bedeni zararla karşı kaldıysa, örneğin gözü görmez olduysa, kolu kesilmişse, parmağı kopmuşsa, yürüyemez olmuşsa manevi tazminat hesaplamada bu durum mutlaka göz önüne alınır.

  • Hesaplama yapılırken,
  • Kıdem tazminatındaki tavan
  • Beden gücü kaybı oranı
  • Tarafların kusur oranı
  • Davayı açanın ömür süresi hesaba katılarak karar verilir.

DESTEK TAZMİNATINDA MANEVİ ALACAK HESAPLAMASI

Destek tazminatı, ölenin destek verdiği kişilerin hayatlarının ölüm nedeniyle kötüleşmemesi için kabul edilmiş bir maddi tazminat davası türüdür.

Tazminatın hesaplanması aşamasında;

  • Kıdem tazminatı tavanı
  • Ölen kişinin destek süresi- yani yaşı
  • Kusur oranı
  • tazminatın ne kadar olacağının belirlenmesinde etkilidir.

İLERİ YAŞTA VEFAT EDEN KİŞİ İÇİN EŞ VE ÇOCUKLARIN MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMASI

İleri yaşta çalışmasını sürdüren ancak haksız eylem ve olay sonucu sakat kalan kişinin, eğer sakat kalmasaydı daha kaç yıl çalışabileceğinin belirlenmesi ve buna göre “aktif dönem” zarar hesabının yapılması gerekmektedir.

Kişinin eşinin ve çocuklarının alacağı tazminatın hesaplanması bu bilginin ışığında yapılır.

Tazminat hesaplarında çalışma yaşı (iş görebilirlik çağı) için genellikle (60) yaş sınırı konulmaktadır.

Ayrıca ileri yaşta çalışmasını sürdürmekte iken, haksız eylem ve olay sonucu sakat kalan kişinin, eğer sakat kalmasaydı daha kaç yıl çalışabileceğinin belirlenmesi ve buna göre “aktif dönem” zarar hesabının yapılması gerekmektedir.

Tazminat hesapları, “aktif dönem” ve “pasif dönem” diye iki bölüme ayrılmakta ve aktif dönem zararı, iş ve mesleğinden elde ettiği veya elde etmesi olası kazançlara göre; yaşlılık ve emeklilik sürelerine ilişkin “pasif dönem” zararı ise, yasal asgari ücretler üzerinden hesaplanmaktadır.

Destek oranı ve kusur oranları da hesaplamada etkilidir
Bu anlatıma göre 50 yaşında vefat eden bir kişinin eşinin manevi tazminat hesabı şöyle hesaplanabilir.

Asgari ücret x bir yıllık gelir x kalan ömür x alınan destek oranı x kusur oranı
Bu yılın asgari ücreti 8.500x12x10x2/4×8/8
Çocukların tazminatı da;
8500 x 12 x 10 yıl x 1/4 x 8/8 şeklinde hesaplanır.

KÜÇÜK YAŞTA ÖLEN ÇOCUĞUN EBEVEYNLERİNİN MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMASI

10 yaşında vefat eden çocuğun Türkiye’de kullanılan hesaplama yöntemlerine göre 18 yaşında ailesine destek olacağı varsayıldığından 8 yıllık bir bakiye ömür baz alınır. Kaza yılındaki asgari ücret anne babanın destek oranları ve kazada kusursuz olduğu varsayılarak yapılan hesaplama şöyledir:

8500 x 12 x 8 yıl x 1/2 x 8/8

BEDENİ ZARARA UĞRAYAN ÇOCUĞUN MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMASI

Bu hesaplamada diğer parametrelere maluliyet oranı eklenerek manevi tazminatın ne kadar olacağı hesaplanabilir.

8500x 12x 8 x %25x 8/8 şeklinde hesaplama yapılır.

ÖLEN KARDEŞ İÇİN SAĞ OLANLARIN MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMALARI

Bu hesaplamada; anne baba sağ ise kardeşlere 1 pay ayrılır ve anne babadan bir pay düşülür.

Eğer kardeşler 2’den çoksa bu kez de anne babanın payı 1/5 oranında bölünerek işlem yapılır.

Eğer anne ve baba ölmüşse veya sadece biri hayattaysa kardeşlerin destek payları sanki anne ve baba yaşıyormuş gibi hesaplanır.

BEDEN GÜCÜ KAYBI YAŞAYAN İŞÇİNİN MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMASI

Beden gücü kaybı yaşayan işçinin manevi tazminatının hesaplanmasında kişinin yaşı, kazada aldığı maluliyet oranı ve kazadaki kusuru ile kalan bakiye ömrü aynı zamanda net kazancı çarpılarak ana tazminat ortaya çıkar.

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT YARGITAY KARARLARI

Manevi Tazminat, Kişilik Haklarına Saldırı ve Matufiyet Şartı

Mahkemece, davalı hesabından yapılan “… TV adlı kanalda dört p… Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hakaret ediyor” şeklindeki paylaşımın eleştiri sınırı ötesine geçtiği, bu sebeple davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Matufiyet kelime anlamı olarak, “yöneliklik, yönelmiş olmaklık” olarak tarif edilmektedir. Özellikle kişilik haklarına saldırı sebebiyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir. Matufiyet yargısal kararlarda yayın ile şeref ve haysiyetine veya özel yaşamına dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden yönünden varlığı aranan önemli bir koşul olarak tarif edilmiş, matufiyetin varlığını kabul için o yayında veya konuşmada, ya kişinin adından açıkça söz edilmesi ya da konumunun, sıfatının gösterilmesi veya bunlardan söz edilmese dahi yayın içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, sözlerin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartları aranmıştır.

Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılır (Hukuk Genel Kurulu 16/09/2015 gün ve 2014/4-85 E 2015/1774 K- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E 2010/365 K).

Bu ilke ve açıklamalar kapsamında; somut olayda, davalının sosyal paylaşım ağı … hesabı üzerinden yazdığı ifadelerde, ortalama bir kişinin davalının sözlerini gördüğü anda sözlerin muhatabının davacılar olduğunu anlayamayacağı görülmüştür. Bu durumda davalının ifadelerinin davacılara matuf olmadığının kabulü gerekir. O halde, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine dair davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – K. 2017/8684).

Trafik Kazası Tazminat Davası Zamanaşımı

Olayın meydana geliş şekli itibariyle ölen sürücünün eylemi bir bütün olarak ele alındığında, murisin işleteni olmadığı aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eylem aracın frenlerinin arızalı olması nedeniyle 179/2 maddesinde tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturmaktadır. Buna göre davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 179/2. maddesinde düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçmeden açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır (HGK – 2015/1495 Karar)

Tüp Patlaması Tazminat Davası Zamanaşımı

Dava, davacıların murisi tarafından işletilmekte olan lokantaya alınan … markalı tüpün patlaması sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacıların murisi ile davalı …nin bayiisi arasında tüp satım akdi yapılmış olup, dava açılırken de davalının imalatçı sıfatı değil, bayiileri aracılığı ile satıcı sıfatı ön plana çıkarılmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki zamanaşımı süresinin haksız fiile ilişkin zamanaşımı hükümleri gereğince 1 yıl olarak değil, satım akdinde geçerli olan 10 yıl olarak kabulü gerekir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi – 2017/4093 karar)

Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davasında Kusurluluk

Ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat niteliğinde olan destekten yoksun kalma tazminatı isteyen kişiler üçüncü kişi konumundadır. Bu nedenle, ölümlü trafik kazasında ölen şoför veya işleten %100 kusurlu (tam kusurlu) olsalar bile, işleten veya şoförün destekten yoksun kalan yakınları maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Tazminat davasında destekten yoksun kalan bu kişilere kusur yansıtılarak hesaplama yapılamaz ( (HGK- 2011/411 karar, HGK – 2012/92 karar, HGK – 2013/74 karar).

Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat

Dava, doktor hatası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacılar, davalı doktorun ihmali ve hastane personelinin gerekli acil muayeneyi yapmaması nedeniyle çocuklarının vefat ettiğini ileri sürerek doktor aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Doktorun görev yaptığı hastane devlet hastanesidir. Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. Somut olayımızda devlet hastanesinde gerçekleşen hizmet kusuru nedeniyle Sağlık Bakanlığı’na dava açılması gerekirken doğrudan doktora dava açılması hukuka aykırı olup dava husemet yönünden reddedilmelidir (Yargıtay 4. HD – 2015/13323 karar).

Doktor Hatası Nedeniyle Hekime Açılan Tazminat Davasında Görevli Mahkeme

Dava, doktor hatası nedeniyle açılan tazminat davası niteliğindedir. Davacı, oğlunun trafik kazası geçirmesi sonucu tedaviye alındığını, davalının Hastanede beyin cerrahi uzmanı olduğunu, görevi olmasına rağmen gerekli tıbbi müdahaleyi yapmadığını bu sebeple sakat kalmasına katkıda bulunduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Mahkemece, kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken kasıtlı veya taksirli fiillerle kişilere verdikleri zararlar nedeni ile kendilerine rücu edilmek üzere açılan davaların idari yargı yerinde açılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İdari yargı yerlerinde açılacak davalarda husumetin kimlere yöneltileceğine dair 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü

Kanunu’nun 2. maddesi gereğince, idari yargı yerlerinde ancak ilgili idari kuruluş dava edilebilir. Bu yasal düzenlemeye göre, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri aleyhine idare mahkemelerinde dava açılamaz. Davacı, gerçek kişi olan doktorun eylemi sebebiyle zarara uğradığını ileri sürüp istekte bulunduğuna göre, davanın görüm ve çözüm yeri adli yargıdır. Açıklanan sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – Karar: 2016/11849).

İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davasında İşverenin Kusuru Nasıl Belirlenir?

Davacılar yakınının 11.02.2009 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmesi olayının 5510 Sayılı Kanun’un 13. maddesi kapsamında iş kazası olduğu hususu açıktır. Dosyada tartışma konusu olan öncelikli husus yargılama konusu iş kazasında davalıların kusurunun bulunup bulunmadığıdır. Bilindiği üzere iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında kural olan işverenlerin kusurlu eylemlerinden sorumu tutulmalarıdır. Bu sebeple bu tür davalarda yargılama konusu edilen zararlandırıcı olayın İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulların göz önünde tutularak ve özellikle işverenin niteliğine göre, iş yerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin iş yerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. Kuşkusuz ki tarafların kusur durumunu inceleyen bilirkişi heyetinin konusunda ehil iş güvenliği uzmanlarından oluşması gerektiği gibi yine heyeti oluşturanların uzmanlık konularının da olaya uygun meslek gurubundan seçilmesi gerekir. Somut olaya geldiğimizde Mahkeme “makine mühendisi” iş güvenliği uzmanı olan bilirkişinin 28.01.2015 havale tarihli raporunu gözeterek eldeki davayı neticelendirmiştir. Oysaki yargılama konusu iş kazası oluş şekli bakımından kusur irdelemesinin içerisinde en az bir kardiyolog hekimin bulunduğu bilirkişi heyetine yaptırılması gerektiği açıktır. Zira yukarıda belirtildiği üzere davacılar murisinin maruz kaldığı zararlandırıcı olay “kalp krizi” olup makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporun tek başına hükme esas alınamayacağı bellidir. Yapılacak iş; içerisinde en az bir kardiyolog hekim bilirkişi de olacak şekilde işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine dosyayı tevdi ederek olayı yeniden inceletmek, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre karar vermekten ibarettir (Yargıtay 21. HD – Karar: 2016/9335).

İş Kazasının Tespiti ve Maddi ve Manevi Tazminat Davası Açılması

Somut olayda; iş kazası olduğu iddia olunan 13.10.2005 tarihli olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca davacılara iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. Ayrıca belirtmek gerekirse böylesi bir tespitin Mahkemelerin görevine dair neticeleri de vardır. Diğer yandan iş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup işbu tazminat davasında ise Kurum taraf değildir. Bu noktada öncelikle yapılması gereken iş; davacılara 13.10.2005 tarihli zararlandırıcı olayı Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi, bu ihbar sonucunda olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde ise bu kez Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açmaları için önel vererek tespit davasını eldeki tazminat davası için bekletici sorun yapmak, ihbar sonunda zararlandırıcı olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise bu kez davacılara iş kazası sigorta kolundan kendilerine gelir bağlanmasını istemeleri için önel vermek, bu safahatlar sonunda anılan olayın iş kazası olduğu hususları tereddütsüz olarak ortaya konulursa bu kez işin esasına girip özellikle 03.10.2005 tarihli olayı içlerinde trafik-iş güvenliği uzmanı da bulunan iş güvenlik uzmanlarına İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları da gözeterek irdelemeleri için tevdi ederek buradan çıkacak sonuca göre tüm delilleri bir arada değerlendirip karar vermekten aksi halde ise; yani gerek olayın iş kazası olmadığının ortaya çıkması halinde ise eldeki davanın B.K.’nın 49.maddesinden kaynaklanan haksız fiil sebebiyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik bir dava olduğu ve ortada İş Kanunundan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmayıp tazminat istemli işbu davaya genel görevli mahkemelerde bakılması gerektiği gerekçeleri ile Asliye Hukuk Mahkemesi olarak karar vermekten ibarettir (Yargıtay 21. HD – Karar: 2016/8703).

Hakaret Suçu Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası

Dava; haksız fiil nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından davacının avukat olup, dava dışı müvekkili Seçil davalı arasında boşanma davasında dava dışı Seçil’i temsil ettiği, davalının davacı hakkında baroya devam eden davada sunulan dilekçelerde kişilik haklarına hakarette bulunduğu iddiasıyla şikayette bulunulduğu, davacı tarafından dava dilekçesine mesaj suretlerinin eklenmiş olduğu, bu mesajların incelenmesinde davalı tarafça davacı avukat için kullanılan “salak”, “gerzek”, “kıro” gibi ifadelerin davacıyı müvekkili nezdinde küçük düşürücü nitelikte olduğu, bu mesajların birçok kişi tarafından görüldüğü, bu haliyle de kişilik haklarına hukuka aykırı şekilde saldırı yapıldığı, baroya yapılan şikayetin ise anayasal şikayet hakkı kapsamında olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda; kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları, söz konusu mesajların devam eden boşanma davası sırasında yazılmış olması, davacının müvekkilinin bu yazışmadaki rolü de nazara alınarak uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken davacının manevi tazminat talebinin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Davacının maddi tazminata yönelik talebi yönünden ise davalının haksız fiiliyle oluştuğu iddia olunan zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmadığından ve zararı kanıtlanmadığından davacının maddi tazminat talebinin reddine dair ilk derece mahkemesi kararı maddi vakıa ve yasaya uygundur. Bu itibarla davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK.353/l-b maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek, yeniden esas hakkında hüküm kurmak gerekmiştir.
Yukarıda değinilen nedenler ve manevi tazminatın amacına göre davacının (avukatın) manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00TL manevi tazminatın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya dair manevi tazminatla maddi tazminata yönelik talebin reddine karar vermek gerekmiştir (İstanbul Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi – Karar:2017/645).

Hakaret ve İftira Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

Tazminat davası, hakaret ve iftira eylemlerine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, müvekkili olan dava dışı İngiliz vatandaşı davalının çeşitli tarihlerde gönderdiği e-maillerle müvekkilinin gözünde küçük düşürüldüğünü ve hakaret edildiğini, e-maillerde yer alan sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, e-maillerin davacıya gönderilmediğini, hakaret ve iftira suçlarından hakkında yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davaya konu e-maillerin davacıya değil davacının müvekkiline gönderildiği, e-maillerde yer alan ifadelerin yakınma ve eleştiriden ibaret olup hakaret amacı taşımadığı, e-maillerde davalının davacıdan yakındığı, davacıya karşı hakaret suçundan bahsedilebilmesi için gerekli olan üç kişilik ihtilat unsurunun da gerçekleşmediği, böylece davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırıdan söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Ceza soruşturmasında, davalının e-maillerde yer alan davacı hakkındaki sözlerinin hakaret niteliği taşıdığının benimsendiği, ancak üç kişi ile ihtilat unsuru bulunmadığından gıyapta hakaret suçunun yasal unsurlarının gerçekleşmediği, iftira suçunun da yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan gıyapta hakaret suçuna dair kanun metninde “hakaretin cezalandırılması için” denilerek, aslında hakaretin oluştuğu, ancak cezalandırılması için ihtilatın gerçekleşmesi gerektiği vurgulanmakta olup, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararda da aynı olgunun benimsendiği görülmektedir.

Somut olayda, davalının davacının müvekkiline gönderdiği elektronik postaların geneline bakıldığında, davacıyı küçük düşürücü ifadelerin yer aldığı ve özellikle “avukatın seni aldatıyor, senin avukatın sadece senden para sızdırmak istiyor, aptal avukatının kölesi olma” gibi ifadelerle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Şu halde, davacı yararına somut olaya uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi K.2017/3918).

İdarenin Hizmet Kusuru Nedeniyle Tazminat Davasında Görevli Mahkeme

Dava maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin tazminat davası niteliğindedir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, 2007 yılında bir araç satın alıp yeni bir plaka ile adına tescil ettirdiğini ancak aracı satmak istediği sırada aracın üzerinde 19 tane haciz olduğunu öğrendiğini, yaptığı araştırma sonucu bu durumun … sisteminde aracın eski plaka ile önceki sahibine ait görünmesinden kaynaklandığını öğrendiğini, davalı tarafından veri girişinin yapılmaması sebebiyle aracı satamadığı gibi hacizleri kaldırmak için de kendisinin uğraştığını belirterek maddi ve manevi tazminat istemlerinde bulunmuştur. Davalı, idari yargının görevli olduğunu, haciz yazılarının gereğinin yapıldığını ve bu sebeple kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, trafik tescil bürosu görevlilerinin kayıtları incelerken gerekli dikkat ve özeni göstermemeleri sonucu davacının maddi olarak zarar gördüğü gerekçesiyle benimsenen bilirkişi raporu uyarınca maddi tazminat istemi kısmen kabul edilmiştir.

Davaya konu olayda, davalı idarenin sistemine veri girişi yapmaması sebebiyle zarar görüldüğü ileri sürülmüştür. Bu olgu, kamu hizmeti ile ilgili ve hizmet kusuruna ilişkindir. İdare’nin, hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden ( re’sen ) dikkate alınır. Mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının çözümlenmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – Karar: 2016/6222).

Manevi Tazminatın Bölünmezliği İlkesi

Uyuşmazlık, manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının davaya konu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 Sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davacı tarafın asıl dava dosyasında talep ettikleri manevi tazminat miktarını daha sonra açtıkları birleşen dava dosyasında artırması, sonrasında yerel mahkeme tarafından asıl dava dosyasında talep edilen manevi tazminat miktarlarını aşacak şekilde davacılar yararına manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi hatalı olmuştur (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi – Karar: 2017/1618).

Trafik Kazası Nedeniyle Maluliyet Halinde Manevi Tazminat Miktarı

Davacı vekili, davalıların maliki ve sürücüsü olduğu otobüsün, yaya davacıya çarpmasıyla oluşan kazada, davacının ağır biçimde yaralandığını, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğunu, davacının sol bacağının diz üstünden kesilmesi sonucu sakat kaldığını ve manevi yönden büyük zarar gördüğünü belirterek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.

Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 164.373,54 TL. maddi tazminat ile 20.000,00 TL. manevi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı EGO Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi (818 sayılı BK. 47. md.) hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

O halde mahkemece, meydana gelen trafik kazası sonucu, davacının cismani zarara uğraması nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının kazada hiçbir kusurunun bulunmaması, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olması, davacının kaza sonucu bir bacağının diz kapağından kesilmesiyle %46,2 oranında kalıcı maluliyete uğraması, oluşan zararın ağırlığı hususları gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, davacı için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, çok düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiştir (Yargıtay 17. HD – Karar: 2017/100).

İnternet Üzerinden Hakaret Halinde Manevi Tazminat

Mahkemece, davalı hesabından yapılan “… TV adlı kanalda dört p… Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hakaret ediyor” şeklindeki paylaşımın eleştiri sınırı ötesine geçtiği, bu sebeple davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Matufiyet kelime anlamı olarak, “yöneliklik, yönelmiş olmaklık” olarak tarif edilmektedir. Özellikle kişilik haklarına saldırı sebebiyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir.

Matufiyet yargısal kararlarda yayın ile şeref ve haysiyetine veya özel yaşamına dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden yönünden varlığı aranan önemli bir koşul olarak tarif edilmiş, matufiyetin varlığını kabul için o yayında veya konuşmada, ya kişinin adından açıkça söz edilmesi ya da konumunun, sıfatının gösterilmesi veya bunlardan söz edilmese dahi yayın içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, sözlerin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartları aranmıştır.

Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılır (Hukuk Genel Kurulu 16/09/2015 gün ve 2014/4-85 E 2015/1774 K- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E 2010/365 K).

Bu ilke ve açıklamalar kapsamında; somut olayda, davalının sosyal paylaşım ağı … hesabı üzerinden yazdığı ifadelerde, ortalama bir kişinin davalının sözlerini gördüğü anda sözlerin muhatabının davacılar olduğunu anlayamayacağı görülmüştür. Bu durumda davalının ifadelerinin davacılara matuf olmadığının kabulü gerekir.

O halde, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine dair davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi – K. 2017/8684).

Boşanma Davasında Manevi Tazminat

Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-davalı erkek yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi – Karar : 2018/9674).

Soybağının Reddi ve Maddi/Manevi Tazminat

Davacı vekili asıl davada ve birleşen ek davada, müvekkilinin kendisinden olmadığını sonradan öğrendiği çocukların doğumlarından velâyetlerinin anneye verildiği tarihe kadar bakım ve yetiştirilmesi için yaptığı masraflar nedeniyle uğradığı maddi zararın tazminini istemiştir.
4721 sayılı TMK’nın “Babalık karinesi” başlıklı 285. maddesine göre, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. TMK’nın 286. maddesinde ise soybağının reddi davası açılarak babalık karinesinin çürütebileceği belirtilmiştir.

Eldeki davada, soybağının reddi davası ile çocukların davacıdan olmadığı ve biyolojik babalarının davalı A.Ç….olduğu tespit edilinceye kadarki dönemde, davacının TMK’nın 327. ve 328. maddeleri gereğince, velâyet hakkına sahip olan baba sıfatıyla çocukların bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamış olması hayatın olağan akışına uygundur. Şu durumda, davacının maddi zararını kanıtlaması ve miktarının tam olarak tespiti mümkün değilse de, yerel mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınarak çocukların yaşı, eğitim durumu ve diğer şartlar birlikte değerlendirilip, BK’nın 42/2. maddesi gereğince takdir edilecek uygun bir miktar maddi tazminatın davalı A.Ç……..’dan tahsiline hükmedilmesi gerekmektedir. (HGK – Karar No: 2019/314).

Şikayet Hakkının Kullanılması Manevi Tazminat Gerektirmez

Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının yanında hizmet akdi ile çalıştığı günlerin kuruma bildirilmediğinin tespitine ilişkin dava açtığını, yargılamanın sonunda davalının sigorta primlerini yatırmadığını ve olması gerekenden düşük ücret vererek çalıştırdığının mahkeme kararı ile tespit edildiğini, davalı tarafından yargılama aşamasında … kullanmasının kanuna aykırı olduğunun iddia edildiğini, davalının bu iddiasını kanıtlayamadığını, … kullanabileceğinin … kayıtlarıyla ortaya çıktığını, bu iddiaların aksi ispatlandığı halde davalının kendisini dolandırıcılıkla itham ettiğini ve suç duyurusunda bulunduğunu, hakkında takipsizlik kararı verildiğini, dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı bir suçla suçlandığını, suçsuz olduğu halde küçük düştüğünü ve toplum içerisindeki itibarının zarar gördüğünü belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.

Davalı, davacının yanında işçi olarak çalıştığını ve bu çalışması karşılığında ücret aldığını, ancak … başvurusu yaparken hiçbir gelirinin olmadığını beyan ettiğini, davacının bu çelişkili beyanları nedeniyle şikayet hakkını kullandığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı bir suçla suçlandığı, toplum içerisindeki itibarının zarar gördüğü ve küçük düştüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni

Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Somut olayda, davaya konu söz ve şikayetlerin savunma amaçlı olarak sarf edildiği, ayrıca iddia edilen hususlarda emare olduğu da anlaşılmasına göre davalının hak arama özgürlüğü kapsamında şikayet hakkını kullandığının kabulü gerekir. Şu durumda mahkemece, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. (YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ -KARAR NO: 2019/2590).

Manevi Tazminat Miktarının Hakkaniyete Uygun Belirlenmesi

İlk derece mahkemesince annenin maddi tazminat isteminin kabulüne, anne için 90.000,00 TL, büyükanne ve büyükbaba için 20.000,00’er TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuş, … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi davalıların manevi tazminatın miktarına yönelen istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, annenin maddi tazminat isteminin kabulüne, anne için 35.000,00 TL, büyükanne ve büyükbaba için 10.000,00’er TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, hüküm altına alınan manevi tazminatların az olduğunu, müteveffa sigortalının annenin tek çocuğu, büyükanne ve dedenin tek torunu olduğunu, emsal dosyada davacı olan baba ile annenin müteveffa küçükken ayrıldıklarını, müteveffayı davacı annenin büyüttüğünü, büyükanne ve büyükbaba ile aynı adreste birlikte yaşadıklarını ileri sürmüştür. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.

Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)

Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı anne yararına hükmedilen 35.000,00 TL manevi tazminatın az olduğu, büyükanne ve dede yararına hükmedilen 10.000,00’er TL manevi tazminatın ise bir miktar az olduğu açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 21. HD – Karar : 2019/5193).

Maddi ve manevi tazminat davası, büyük hak kayıplarının yaşanabileceği bir dava türü olduğundan mutlaka bir tazminat avukatı vasıtasıyla yürütülmelidir.

Yorum yaz

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.
Gizlilik Politikası